Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 142 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 31490 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : Yalova İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ : 15/07/2013NUMARASI : 2013/306-2013/278Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi .. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;4822 Sayılı Kanunun 15. maddesi ile değişik 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun'un 10. maddesinde; "tüketici kredisi, tüketicilerin bir mal veya hizmet edinmek amacı ile kredi verenden nakit olarak aldıkları kredidir" tanımlaması yapılmış, aynı maddenin ikinci fıkrasının son cümlesinde ise; "tüketici kredisinin teminatı olarak şahsi teminat verildiği hallerde, kredi veren asıl borçluya başvurmadan, kefilden borcun ifasını isteyemez." düzenlemesine yer verilmiştir. Maddede belirtilen kefilden kasıt adi kefil olup BK.nun 486/1. maddesine göre adi kefilin borç ile sorumlu olması ancak kefalet sözleşmesinden sonra borçlunun iflas etmesi veya hakkındaki icra takibinin alacaklının hatası olmaksızın semeresiz kalması yahut borçlu aleyhinde Türkiye'de icra takibinin imkansız hale gelmesine bağlıdır.4077 Sayılı Kanunun 10. maddesinin ikinci fıkrasında yazılı olan "kredi veren asıl borçluya başvurmadan kefilden borcun ifasını isteyemez" hükmü, önce asıl borçlu aleyhinde icra takibi yapılması, bu takibin BK.nun 486/1. maddesi kapsamında semeresiz kalmasından sonra sözleşme kefili aleyhinde icra takibi yapılabilmesi olarak yorumlanmalıdır. Bu hüküm, 4077 Sayılı Kanunu değiştiren 4822 Sayılı Kanunun yürürlük tarihi olan 14.3.2003 tarihinden sonra yapılan tüketici kredisi sözleşmeleri için geçerlidir.4077 Sayılı Kanunun 10. maddesi kapsamında olan tüketici kredisi sözleşmelerinin kefilleri yönünden İİK.nun 68/b maddesinin uygulanma kabiliyeti yoktur.4077 Sayılı Kanunun konuluş amacı dikkate alındığında kefilin bu hususu şikayeti süreye tabi değildir. Somut olayda, alacaklı banka ile borçlu Yaşar Boz arasındaki 07/07/2008 tarihli bireysel kredi sözleşmesini, şikayetçi borçlu M.. A..'un müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığı; alacaklı vekilinin, noter kanalı ile borçlulara 07/10/2009 tarihli hesap kat ihtarını gönderdiği ve her iki borçlu aleyhinde bahsi geçen bireysel kredi sözleşmesi ve hesap kat ihtarnamesine dayalı olarak 23/11/2009 tarihinde genel haciz yoluyla ilamsız takip başlatarak borçlulara örnek 7 ödeme emrini tebliğ ettirdiği, ancak borçlu M.. A..'un asıl borçlu hakkındaki takibin semeresiz kalmadıkça kefile takip yapılamayacağını ileri sürerek hakkındaki takibin iptalini talep ettiği; mahkemece dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, şikayetin süreye tabi olmadığından bahisle kabulüne ve takibin şikayetçi borçlu yönünden iptaline karar verildiği anlaşılmıştır.Her ne kadar İİK.nun 18/3. maddesi gereğince aksine hüküm bulunmayan hallerde duruşma yapılmasına gerek olup olmadığı icra mahkemesinin takdirine bırakılmış ise de; anılan takdir yetkisi mutlak bir seçimlik hak olmayıp halin icabına göre işin duruşmalı olarak incelenmesi gerektiği durumlarda mahkeme takdir yetkisini duruşma yapmaktan yana kullanmalıdır.O halde, mahkemece duruşma açılarak tarafların iddia ve delillerinin sorulması ve özellikle alacaklı vekilince bildirilen Yalova 2. İcra Müdürlüğü'nün 2009/2768 esas sayılı takip dosyası getirtilerek incelendikten sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken evrak üzerinde ve eksik inceleme ile istemin kabulüne ilişkin hüküm tesisi isabetsizdir.SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13/01/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.