MAHKEMESİ : DATÇA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 11/09/2008NUMARASI : 2005/173-2008/184Taraflar arasında görülen davada:Davacı Hazine, çekişme konusu 4, 7, 10 nolu parsellerin kadastro öncesi 7367 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca bedelsiz olarak davalı belediyeye devredildiği, kadastro tespiti kesinleştikten sonra tapu sicil kaydına “belediyece kanun amaçlarında kullanılmadığı takdirde Maliye tarafından geri alınacağı” şerhinin konulduğunu, davalı Belediyenin taşınmazları devir amacına uygun kullanmadığını ileri sürerek, tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur. Davalı belediye, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, iddianın subut bulduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı belediye vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alında. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin olup, mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğine ve toplanan delillere göre; davacı Hazine tarafından çekişme konusu taşınmazların 1.9.1960 tarihinde, 7367 sayılı Yasa hükümlerinde öngörülen amaca uygun olarak kullanılmak üzere davalı Belediyeye devredildiği; 1979 yılında yapılan genel kadastro sırasında çekişme konusu taşınmazların davalı Belediye adına tespit edildiği; kadastro tespitinin 13.7.1982 tarihinde kesinleşmesi üzerine 161 ada 4, 7 ve 10 nolu parseller olarak davalı Belediye adına tescil edildiği, bu şekilde çap kaydı oluştuktan sonra 17.1.1990 tarihinde, davacı Hazinenin tek taraflı işlemiyle " Belediyece kanun amaçlarında kullanılmadığı takdirde Maliyece geri alınacaktır" şeklinde taşınmazların sicil kaydına şerh konulduğu anlaşılmaktadır.Davacı Hazine, çekişme konusu taşınmazların devrinin sebebini teşkil eden amaç dışına çıkılarak davalı Belediyece tasarruf edildiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Hemen belirtilmelidir ki; 1979 yılında yapılan kadastro tespiti sırasında, çekişme konusu taşınmazların kadastro tespit tutanaklarının beyanlar hanesine her hangi bir şerh düşülmemiş olduğu, çap kaydı oluştuktan sonra tek taraflı olarak yukarıda açıklanan şerhin sicil kaydına yazıldığı gözetildiğinde; anılan şerhin davalı Belediye aleyhine hukuki bir netice doğurmasının yasal açıdan mümkün olmadığı açıktır. Bu durumda, davacı Hazinenin iddiasının, kadastro öncesi nedene dayalı bulunduğu sabittir. Bilindiği üzere, 14 Mart 2009 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa’nın 2. maddesi ile 3402 Sayılı Kadastro Yasası’nın 12. maddesinin üçüncü fıkrasına “Bu hüküm, iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dâhil, tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır.” cümlesi ve anılan Yasa’nın 3. maddesi ile de aynı Yasa’ya “Bu Kanunun 12 nci maddesinin üçüncü fıkrası hükmü, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır.” şeklindeki geçici 10. madde eklenmiştir. Bilindiği gibi, 3402 Sayılı Yasanın 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü süre olumsuz dava şartlarından olup, kamu düzenine ilişkin bulunduğundan Mahkemece, davanın her aşamasında kendiliğinden gözetilmesi gerekli olan bir kuraldır. Somut olayda, çekişme konusu 4, 7 ve 10 parsel sayılı taşınmazların kadastro tespitinin 13.07.1982 tarihinde kesinleştiği ve davanın ise 20.03.2000 tarihinde açıldığı, bu durumda, kadastro tespitinin kesinleştiği tarihten itibaren davanın açıldığı tarih arasında 3402 Sayılı Yasanın 12/3. maddesinde sözü edilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu tartışmasızdır. O halde, mahkemece karar verildikten sonra yürürlüğe giren yukarıda belirtilen 5841 Sayılı Yasada öngörülen düzenlemeler gözetilmek suretiyle bir karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.Hal böyle olunca; davalı belediyenin temyiz itirazının kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.