Y Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Bakanlık vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü: 1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı Bakanlığın aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine. 2-Davacı, davalı işyerinde kaloriferci olarak çalışırken iş akdinin işveren tarafından haksız olarak feshedildiğinden bahisle kıdem ve ihbar tazminatı ile bazı işçilik alacaklarının tahsilini talep etmiştir. Davalı Bakanlık, husumet itirazı ile birlikte davacının iş akdinin haklı nedenle feshedildiğini, tüm haklarının ödendiğini hiçbir alacağı olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, davacının iş akdinin haklı neden olmadan işveren tarafından feshedildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Mahkemece; dava kendilerine ihbar olunan şirketlerin gerekçeli karar başlığında davalı olarak gösterildikleri, hüküm fıkrasında da alacakların “davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline” karar verilerek infazda tereddüde yol açacak şekilde hüküm kurulmuştur. Ancak bir davada taraf olmayan kişi ve usulüne uygun dava açılmayan ihbar olunan şirketler hakkında davalı sıfatıyla hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. 3- Davacının ihbar tazminatı talep edip edemeyeceği hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur. HMK'nun 176 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olan ıslah müessesesi, mahkemeye yöneltilmesi gereken tek taraflı ve açık bir irade beyanı ile tarafların dilekçelerinde belirttikleri vakıaları, dava konusunu veya talep sonucunu değiştirebilmesi imkânını sağlamaktadır. İki taraf da duruşmada hazır iseler ıslah sözlü olarak yapılabilir. Usule ilişkin işlemlerin tamamen ya da kısmen ıslahı mümkündür. Ancak, her iki durumda da usulüne uygun açılmış bir davanın bulunması şarttır. Başka bir anlatımla ıslah, açılmış bir davada taraflarca yapılmış usule ilişkin işlemlere yönelik olarak yapılmalıdır. Bu bağlamda, yargılaması devam eden bir dava içinde ıslah ile ikinci bir talepte bulunma olanağı bulunmamaktadır. Davacı isterse dava dilekçesini tamamen ıslah ederek dava konusunu değiştirebilirse de, yeni dava konusu önceki dava konusunun yerine geçer ve yine tek bir dava söz konusu olur. Harca tabi davalarda dava açılırken başvurma ile nispi harca tabi davalarda nispi karar ve ilam harcının dörtte biri peşin olarak alınır. Gerekli harçlar alındıktan sonra dava dilekçesi esas defterine kaydedilir ve dava , dava dilekçesinin esas defterine kaydedildiği tarihte açılmış sayılır. Ancak, peşin harç ile birlikte başvuru harcı da yatırılarak yeni bir talep de bulunması halinde ise, ek dava olarak nitelendirilebilir. Somut olayda dava tamamen ıslah edilmediği gibi ıslah harcı ile birlikte başvuru harcı da yatırılmadığından ıslah dilekçesinin bu haliyle ek dava dilekçesi olarak kabulü de mümkün değildir. Bu alacaklar hakkında dava açma hakkı saklı kalmak kaydıyla ihbar tazminatına ilişkin ıslah isteminin reddine karar vermek gerekirken, dava dilekçesi ile talep edilmeyip ıslah dilekçesi ile talep edilen ve başvurma harcı yatırılmayan ihbar tazminatı hakkında hüküm kurularak ıslaha değer verilmiş olması isabetsiz olmuştur. O halde davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır. SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, 07.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.