Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1401 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 6639 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ VE ECRİMİSİLTaraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 09.02.2016 Salı günü saat 9.30 da daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi ...'ın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:-KARAR-Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir.Davacı, 190 parsel sayılı taşınmazda davalı ve dava dışı kişilerle birlikte paydaş olduğunu, ancak sahibi olduğu bu hisseyi davalı kardeşinin 15-20 yıldır ekip biçtiğini, kendisinin kullanımına izin vermediğini, herhangi bir kira bedeli de ödemediğini ileri sürüp elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemiştir.Davalı, taşınmazın paydaşlarından biri olduğunu, intifadan men şartının gerçekleşmediğini, taşınmaz içindeki Hazine'ye ait kısmı işlediğini, diğer paydaşların payına tecavüz etmediğini bildirip davanın reddini savunmuştur.Davanın reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece, “ paydaşlar arasında tüm paydaşları bağlayan özel bir parselasyon yada kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise dava konusu yerlerin hangi paydaşın payına özgülendiğinin açıklığa kavuşturulması, bu tür bir kullanım biçimi oluşmamış ise uyuşmazlığın paylı mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği” gerekçesiyle bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda mahkemece, davacının sorununu elatmanın önlenmesi davası ile değil kesin sonuç getiren taksim veya şuyuun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu 190 parsel sayılı tarla vasıflı taşınmazda davacı ...'in 74/1600 oranında, davalı ...’in 37/1600 oranında paydaş oldukları, davacı ve davalı dışında taşınmazda başka paydaşların da bulunduğu, mahkeme kararı ile taşınmazdaki elbirliği mülkiyetinin müşterek mülkiyete çevrildiği, mahkemece yapılan bozma öncesi ve sonrası yapılan her iki uygulama sonucunda da çekişme konusu taşınmazda yalnız davalı tarafından kullanılan yerlerin belirlendiği, taşınmazın diğer kısımlarını kimin kullandığının belirlenmediği, taşınmazda davacının kullanabileceği yer bulunup bulunmadığının araştırılmadığı anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir.Bilindiği üzere 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237., Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.), Tapu Kanunu'nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, "ahde vefa" kuralının yanında TMK'nin 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.O hâlde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK'nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.Somut olaya gelince; açıklanan ilkeler gözetildiğinde mahkemece hükme yeterli şekilde araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.Hâl böyle olunca, yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda çekişmeli taşınmazın tamamını kapsayacak şekilde araştırma ve inceleme yapılması, paydaşlar arasında tüm paydaşları bağlayan özel bir parselasyon ya da kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise dava konusu yerlerin hangi paydaşın payına özgülendiğinin açıklığa kavuşturulması, bu tür bir kullanım biçimi oluşmamış ise uyuşmazlığın paylı mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmesi, uyuşmazlığın çözümü sırasında taşınmazda davacının kullanabileceği boş bir yer bulunup bulunmadığının da dikkate alınması gerekirken eksik araştırma ile yetinilerek yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.Davacının temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 Sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.