Mahkemesi : ... Ceza DairesiSanık ...'ın haksız mal edinme, sanık ...’in ise haksız edinilen malı gizleme suçlarından beraatlerine ilişkin, ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapan ... Ceza Dairesince verilen ... gün ve ... sayılı hükmün, katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ... gün ve 3 sayılı “onama” istemli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.TÜRK MİLLETİ ADINACEZA GENEL KURULU KARARISanıkların beraatlarine karar verilen somut olayda, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığı ve buna bağlı olarak sanıkların üzerine atılı suçların sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.İncelenen dosya kapsamından;İstanbul’da emlakçılık yapan muhbir tanık ...'nün ev alım satımı ve kiralanması vesilesiyle kendisiyle irtibata geçen birçok hâkim savcıyla tanıştığı ve bu tanışıklığa binaen yakın çevresinin adliyeyle ilgili taleplerini karşılamaya başladığı, daha sonra avukatlarla bürolar açıp bazı hâkim ve savcılara para ve kadın temin etmek suretiyle iş takipçiliğini meslek haline getirdiği, hakkında soruşturma başlayana kadar da bu faaliyetini sürdürdüğü,Bu bağlamda muhbir tanığın ön soruşturma sırasında, 2007 yaz kararnamesine kadar ... İdare Mahkemesi üyesi olarak görev yapan sanık ...’ın 700.000 Lira değerinde bir villa satın aldığını ifade etmesi üzerine yapılan soruşturma neticesinde, sanık ...’ın, tapuda halası ... adına kayıtlı 700.000 Lira değerindeki villanın alım sürecinde tüm işlemlere nezaret ettiği, satın alındığı 06.08.2007 tarihinden 16.09.2009 tarihine kadar kira vermeksizin bu taşınmazda oturduğu, evin maliki gibi hareket ettiği, site yönetimince evin maliki olarak bilindiği, fiili olarak kendisine ait gayrimenkulü adına kaydetmeyip halası sanık ... adına kaydını yaptırmak sureti ile haksız mal edindiği, sanık ...'in de haksız edinilen malı gizlediği iddiasıyla kamu davalarının açıldığı,Sanık ...'ın 2000 ila 2006 yılları arasındaki mal bildirimleri incelendiğinde, memleketi Hatay Reyhanlı’daki 15 dönümlük tarlasını, aracını ve 5000 Dolar tutarındaki birikimini beyan ettiğinin görüldüğü,Sanık ...’in, sanık ...’ın halası olduğu, soruşturma sırasında yapılan araştırmada un fabrikasında işçi olup aylık 1.800 Lira maaş aldığının, eşi ...’in de aynı fabrikada müdür olarak görev yaptığı ve onun da aylık 5.000 Lira maaş aldığının belirlendiği,Sanık ...’in, dava konusu villayı satın almadan önce Ankara Eryaman 5. Etap Konutlarındaki dairesini ... isimli şahsa devrettiğine dair 06.03.2007 tarihli devir protokolünün dosyada mevcut olduğu ancak bu protokolde devredilen daire karşılığında ne kadar para aldığı ya da dairenin değerinin kaç lira olduğuna ilişkin herhangi bir bilginin bulunmadığı,Sanıkların banka kayıtlarının yeminli murakıplardan oluşan bilirkişi kurulunca incelenmesi sonucunda dikkat çeken hesap hareketlerinin bulunmadığının tespit edildiği,Dava konusu ... Evleri 114/2 numaralı villanın, İstanbul Avcılar ilçesi sınırları içinde kaldığı, proje aşamasında ... A.Ş tarafından 25.03.2005 tarihinde ... ve ...’a satıldığı, bu kişilerce 20.12.2005 tarihinde ... ve ...’e devredildiği, 06.08.2007 tarihinde ise sanığın halası ... tarafından ... ve ...’den satın alındığı, tapuda satış değerinin 176.000 Lira olarak gösterildiği,Villanın gerçek alım satım değeri konusunda farklı rakamların ileri sürüldüğü, satış tarihindeki belediye emlak vergisinin 240.000 Lira olduğu, evin olduğu muhitte emlakçılık yapan ..., ... ile ... Pazarlama Koordinatörü ...’in soruşturma sırasında alınan beyanlarında, o tarihte ... Evleri villalarının 300.000 – 350.000 Lira aralığında alınıp satıldığını belirttikleri, site güvenlik amiri ... ve site müdürü ... ise, villanın 700.000 Lira değerinde olduğunu ifade ettikleri, önceki malik ... kovuşturma aşamasında, tapuda satış bedelini 176.000 Lira olarak gösterdiklerini ancak gerçekte 285.000 Dolara satış yaptıklarını beyan ettiği,Villanın sanık ... tarafından satın alınmasından sonra 16.09.2009 tarihine kadar sanık ... tarafından kullanıldığı, bu süre zarfında sanık ...’ın ... ilinde görev yapmakta ise de, zaman zaman gelip villada kaldığı, evin aidatlarını ödediği, 12.11.2007 tarihinde site yönetimine verdiği bilgi formunda kendisini kiracı olarak tanımladığı,10.12.2009 tarihinde villanın sanık ... tarafından tanık ...’a aylık 1.900 Lira'ya kiraya verildiği, kira sözleşmesinde kira ve depozito ücretinin ...’in ... Bankasındaki hesabına yatırılacağının kayıt altına alındığı, bu banka hesabına ait ATM kartıyla Aralık 2009-Ocak 2010 tarihlerinde sanık ...’ın o tarihlerde görev yaptığı Edirne’deki ATM’lerden beş kez para çekme işleminin yapıldığı, daha sonraki para çekme işlemlerinin ise yine aynı kartla bu defa İstanbul’daki ATM’lerden gerçekleştirildiği, İstanbul’daki para çekme işlemi yapılan ATM’lerin görüntü kayıtlarının temin edildiği, sanık ...'in bu para çekme işlemlerinin sanık ...’ın abisi ... tarafından gerçekleştirildiğini ifade ettiği,Evin emlak vergilerinin 2011 yılına kadar nakit ödendiği, 2011 yılındaki ödemenin sanık ...’in eşi ...’in kredi kartıyla gerçekleştirildiği,Anlaşılmaktadır.Muhbir tanık ... aşamalarında özetle, İstanbul adliyelerinde yürütülen çeşitli soruşturma ve dava dosyalarıyla alakalı taleplerinin kabul edilmesini sağlamak amacıyla bazı hâkim-savcılara ortamlar hazırladığını, bu bağlamda para verme, kadın temin etme, otel ve spor salonu ayarlama gibi faaliyetlerde bulunduğunu, sanık ...'tan da bazı taleplerde bulunduğunu, bunların bir kısmını yerine getirdiğini, karşılığında kendisinin temin ettiği ..., ... ve ismini şu an hatırlamadığı bir başka bayanla sanık ...’ın cinsel birliktelik yaşadığını, temin ettiği kadınların ve ilişki için kaldıkları otellerin parasını kendisinin ödediğini, sanık ...’a zaman zaman para da verdiğini, 2007 yılında Ağustos ayı başlarında ... Pastanesinde sanık ... ile otururken parmağında dikkat çekici büyüklükte pırlanta yüzük bulunan ve idare mahkemelerinde fazlaca davası olduğunu bildiği bir avukatın yanlarına geldiğini, sanık ...’ın kendisini başka bir masaya göndererek bu avukatla bir süre konuştuğunu, ardından ismini bilmediği bu avukatın sanık ...’a siyah bir çanta verdiğini, çantanın içinde ne olduğunu bilmediğini, sanık ...’ın bu çantayı aldıktan kısa bir süre sonra Büyükçekmece’de 700.000 Liralık villayı satın aldığını, oysa daha önce Başakşehir’de ... 150 metrekare büyüklüğündeki bir daireyi sanık ...’a 250.000 Liraya satmak üzere olduğunu, sanık ...'ın iki kez gelip evi gördüğünü, hatta hanımını da getirip gezdirdiğini ancak ... pastanesinde avukattan çantayı almasında sonra “senin ev küçük, daha büyük bir ev alacağım” diyerek evi almaktan vazgeçtiğini, sonrasında villayı satın aldığını, satın alma olayını bizzat sanık ...’dan duyduğunu beyan etmiş,Tanık ...; dava konusu villayı 2006 yılında ... ile birlikte satın aldıklarını, 2007 yılında sanık ...’e sattıklarını, satış sırasında sanık ...’in yanında ismini bilmediği genç bir kişinin bulunduğunu, pazarlığı ...’ün yaptığını ifade etmiş,Tanık ... soruşturmada; bahsedilen evi ... A.Ş’den ... ile birlikte satın aldıklarını, 2007 yılı yaz aylarında ismini ... olarak bildiği kişinin ve bu kişinin halası olarak hatırladığı bir bayanın evi beğendiklerini, almak istediklerini söylediklerini, pazarlık sonucunda anlaşmaya vardıklarını, tapuda alış işlemini sanık ...’in yaptığını, yanında ...’ın da bulunduğunu, tapu dairesindeki fiyat üzerinden satış yaptıklarını, kovuşturmada ise farklı olarak; evin satılması sırasında sanık ...’in yanında 45 yaşlarında bir kişinin olduğunu, sanık ...’in bu kişiyi eşi olarak tanıttığını, 285.000 Dolara villayı sattıklarını, parayı nakit olarak tapu dairesinde aldıklarını, mahkemedeki beyanlarının daha doğru olduğunu belirtmiş,Tanık ... soruşturmada; 2008 yılı Kasım ayında ... Evleri Sitesi'nde güvenlik amiri olarak çalışmaya başladığını, sanık ...’ın 2009 yılı Eylül ayına kadar zaman zaman villaya gelip tek başına kaldığını, villada ailesinin oturduğunu görmediğini, konut maliki gibi davranışlar sergilediği için evin sanık ...’a ait olduğunu düşündüğünü, sanık ...'i görmediğini ve tanımadığını, kovuşturmada ise; göreve başladığında sanık ...’ın bahse konu villada kiracı olarak oturduğunu, dokuz ay kadar sonra taşındığını, vardiya usulü çalıştığı için sanığı çok fazla görmediğini, evin sahibiymiş gibi hareket etmediğini, site kayıtlarından evin sanık ...'e ait olduğunu bildiğini, soruşturma sırasındaki bazı ifadelerin kendisine ait olmadığını anlatmış,Tanık ... soruşturmada; 2008 yılı Nisan ayından bu yana ... Evleri Sitesi'nin müdürü olarak görev yaptığını, sanık ...’ın dava konusu evde ailesiyle birlikte kaldığını, site kayıtlarında kendisini kiracı olarak tanımladığını, kayıtlarda ev sahibi olarak ...’in adının yazılı olduğunu, sanık ...’ın ...’tan Edirne’ye tayin olmasından sonra 2009 yılı Eylül ayında evini taşıdığını, villanın maliki gibi davranış sergilediğini, emniyetçe yapılan araştırmaya kadar kendisini konutun maliki sandıklarını, hatta taşınma formunda kendisini evin maliki olarak yazdığını, 2009 yılı Aralık ayında ...’ın emlakçıdan evi kiraladığını, kovuşturmada ise; sanık ...'ın 2009 yılı sonbaharına kadar kiracı olarak evde oturduğunu, taşınmasından sonra sanık ...’in evi başka birine kiraya verdiğini, sanık ...'ı kiracı olarak bildiğini, evin sahibiymiş gibi davrandığını görmediğini, evden taşındığı sırada taşınma bilgi formunun yanında doldurulmadığını, taşınan kişilere ya da yakınlarına matbu olarak verilen bu formun gün içinde düzenlenip kendilerine teslim edildiğini, formun daireden taşınan kişi ya da görevlendireceği herhangi bir yakını tarafından tanzim edilebileceğini, sanık ...’ın evden taşındıktan sonra villayla alakasının kalmadığını söylemiş,Tanık ... aşamalarda; Büyükçekmece Sinanoba’da emlakçılık yaptığını, komşusu ...’ın kiralık ev ararken sanık ...'e ait evi beğenip kiralamak istemesi üzerine kira sözleşmesini hazırladığını, sanık ...’in ve ...’ın bir araya gelmeden imzalarını almak suretiyle sözleşmeyi düzenlediğini, sanık ...’ı tanımadığını beyan etmiş,Tanık ... soruşturmada 02.02.2010 tarihli ifadesinde, bahse konu evi emlakçı ...'den kiraladığını, kira kontratında kimin isminin olduğunu hatırlayamadığını, sadece sanık ...’ın yakınına ait bir ev olduğunu bildiğini, sözleşmeyi imzalarken emlakçı haricinde kimseyle muhatap olmadığını, sanık ...’i tanımadığını, 16.03.2010 tarihli ifadesinde ise; evi eşinin bulduğunu, evle ilgili görüşmeleri ve pazarlığı sanık ...’la yaptığını, sözleşmeyi imzalayıncaya kadar evin sanık ...’a ait olduğunu düşündüğünü, çünkü sanığın kendi evini kiraya veriyormuş gibi hareket ettiğini ancak sözleşmeyi okuyunca evin ...'e ait olduğunu öğrendiğini, kovuşturmadaki beyanında, ... Evlerindeki villayı 2009 yılında kiraladığını ve 1 yıl kadar kiracı olarak oturduğunu; kiralama işlemini çalışanları vasıtasıyla yaptığını, sanık ... ile görüşüp görüşmediğini hatırlamadığını, sanık ...’ı tanımadığını, kiraladığı evin sanık ...’e ait olduğunu, sanık ...'ı villadaki karşı komşusuna ziyarete geldiği zaman gördüğünü ifade etmiş,Tanık ...; muhbir tanık ... ve sanık ...’la birlikte oturdukları bir sırada ...’nin Bahçeşehir’deki bir evden bahsetmesi üzerine sanık ...’ın “evi almak istiyorum, acaba param yeter mi, çok da pahalı olmasın gibi” sözler söylediğini, 3 ay sonra Ataköy’deki bir pastanede yine sanık ... ve ... ile buluştuklarını, ...’nin sanık ...’a “ne oldu, evi aldın mı” diye sorduğunu, sanık ...’ın “ben yapamadım, olumsuz sonuçlandı” gibi bir şeyler söylediğini belirtmiş,Sanık ... soruşturmada, evli ve iki çocuk sahibi olduğunu, eşi ...’in ... Un Fabrikasında yönetici olduğunu, kendisinin de bu fabrikada işçi statüsünde çalıştığını, abisinin oğlu olan sanık ...’ın ... Hukuk Fakültesinde okurken yanında kaldığını, hala - yeğen ilişkisinin ötesinde kuvvetli bağlarının olduğunu, bu sebeple önemli işlerini ...’a danışarak yaptığını, sanık ...’ın ...’a tayini çıktığında eşinin hamile olup doğumun yakın olması ve lojmandan da çıkması gerektiği için 2007 yılında satın aldığı bahse konu villaya sanık ...’ın ailesini oturttuğunu, kendisinden kira almadığını, evin satın alınması sırasında yanında sanık ...’ın da bulunduğunu, ...’ın Edirne’ye tayini çıkınca villayı boşalttığını, emlakçı ... vasıtasıyla evi kiraya verdiğini, ... Bankasında adına açılan ve kira parası yatırılan hesaba ait banka kartının kendisinde olduğunu, sık sık sanık ...’ın yanına Edirne’ye gittiğinde bu kartı sanık ...’a vererek para çekmesini istediğini, paraların kendi bilgisi dâhilinde çekildiğini, İstanbul’daki ATM’lerde bankamatik kartıyla para çekerken görüntülenen kişinin sanık ...’ın abisi ... olduğunu, bu para çekme işlemlerinin de kendi talebiyle gerçekleştiğini, çekilen paraların kendisine teslim edildiğini, ... Evleri'nde bulunan 114/2 nolu villanın kendisine ait olduğunu, kovuşturmada ise farklı olarak, evin satın alma işlemlerinde sanık ...'ın hiçbir katkısının olmadığını, pazarlık ve tapu işlemlerinde eşi ve kendisinin bulunduğunu savunmuş,Sanık ... ise aşamalarda özetle, ... 2. İdare Mahkemesinde görev yapmakta iken hâkim ...’ın ziyaretine gittiğinde kendisini emlakçı olarak tanıtan muhbir tanık ... ile tanıştığını, ...'den kardeşi ...’a ev kiraladıklarını, hak etmiş olduğu komisyon parasını verdiklerini, halasının bir ev satın almak istediğini söylemesi üzerine halası adına ev araştırması yaptığını, tanık ...’nin Başakşehir’deki 150 m2’lik evi gösterdiğini ancak halasının ev almaktan vazgeçtiğini, sanık ...’in davaya konu evi alma aşamasında kendisinin de fikrini aldığını, İstanbul'daki imar durumlarını bilen birisi olarak fikrini beyan ettiğini, karar verme sürecinde halasına yardımcı olduğunu, evin alınmasına nezaret ettiğini, evin mülkiyetiyle ilgisinin olmadığını, 2007 yılı Haziran ayında eşinin doğum yaptığını, aynı ay içinde ... Bölge İdare Mahkemesine tayinin çıktığını, lojmanı boşaltması gerektiği için halasının teklifini kabul ederek ailesinin villada oturmaya başladığını, oturduğu süre içerisinde sanık ...’e kira ödemediğini, defalarca teklif etmesine rağmen sanık ...'in kira parası almayı kabul etmediğini, 500 Lira tutarındaki evin aidat ve bahçıvan parasını kendisinin karşıladığını, 2009 yılında ... Bölge İdare Mahkemesine tayin edilmesi üzerine evi boşalttığını, site yönetimine kendisini evin maliki olarak tanıtmadığını, halasının sıklıkla Edirne’ye ziyarete geldiğini, özellikle halasının oğlunun Çanakkale'de asker olduğu dönemde Edirne'ye birçok defa geldiğini, halasının isteğiyle kendisi ya da diğer aile bireyleri tarafından ATM’den para çekilmiş olabileceğini, bu durumun aile ve akrabalık bağlarından kaynaklandığını, hâkimlik mesleğini menfaat temini için kullanmadığını savunmuştur.Uyuşmazlık konularının ayrı ayrı değerlendirilmesinde yarar bulunmaktadır.1) Eksik araştırmayla hüküm kurulup kurulmadığı;Yargılama aşamalarında sanıkların ekonomik durumları araştırılmış, banka hesapları bilirkişi marifetiyle incelenmiş, sanık ...'ın mal bildirimleri getirtilmiş, görev aldığı dava dosyalarında menfaate dayalı işlemde bulunup bulunmadığına ilişkin tahkikat yapılmış, muhbir tanığın ve villanın satın alınması, kiraya verilmesi safhalarında yer alan kişilerin beyanları alınmıştır. Sanık ...'in suça konu villayı satın almadan önce Ankara Eryaman’da satmış olduğu evin değerine ilişkin bir tespit yapılmamış ise de, villa bedelinin elden nakit parayla ödenmesi ve sanık ...'in satın alma tarihine kadarki birikimleriyle villayı satın aldıklarına dair savunması göz önüne alındığında bu eksikliğin sonuca bir etkisinin olmayacağının anlaşılması karşısında, eksik araştırmaya dayalı hüküm kurulmadığı kabul edilmelidir.Bu uyuşmazlık konusuna ilişkin olarak çoğunluk görüşüne katılmayan beş Genel Kurul Üyesi; "eksik araştırmayla hüküm kurulduğu" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.2) Sanıkların üzerine atılı suçların sabit olup olmadığına gelince;Haksız mal edinmenin tanımı 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet Ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 4. maddesinde; “Kanuna veya genel ahlaka uygun olarak sağlandığı ispat edilmeyen mallar veya ilgilinin sosyal yaşantısı bakımından geliriyle uygun olduğu kabul edilemeyecek harcamalar şeklinde ortaya çıkan artışlar, bu Kanunun uygulanmasında haksız mal edinme sayılır” şeklinde yapılmış, yaptırımı da aynı kanunun “Haksız Mal Edinme, Mal Kaçırma veya Gizleme” başlıklı 13. maddesinin birinci fıkrasında; “Kanunun daha ağır bir cezayı gerektirmediği takdirde haksız mal edinene üç yıldan beş yıla kadar hapis ve beş milyon liradan on milyon liraya kadar adli para cezası verilir” biçiminde gösterilmiştir. Maddenin birinci fıkrasındaki bu suç 3628 sayılı Kanunun kapsamına giren görevlerde bulunan kişilerin haksız mal edinmesi ile oluşur. Üçüncü kişilerin bu suçu işlemesi, suça katılma hükümleri haricinde olanaksızdır. Maddenin ikinci fıkrasında ise haksız edinilen malın gizlenmesi suçu tanımlanmış olup haksız edinilen malı kaçıran ve gizleyenlerin de birinci fıkra uyarınca cezalandırılacakları hükmüne yer verilmiştir. Haksız edinilen malı gizleme suçu, haksız malı edinenin dışında ancak üçüncü kişiler tarafından işlenebilen bir suçtur.Öte yandan amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada; "suçsuzluk" ya da "masumiyet karinesi" olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; "in dubio pro reo" olarak ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkumiyetine karar verilebilmesi bakımından gözönünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkan vermemeli, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.Somut olay bu açıklamalar ışığında ve tüm dosya içeriği gözönüne alınarak değerlendirildiğinde;Sanık ...’ın sanık ... tarafından 285.000 Dolar'a satın alınan villanın alımı sırasında tüm işlemlere nezaret ettiği, iddiaya konu villada 06.08.2007 tarihinden 16.09.2009 tarihine kadar kira vermeksizin oturduğu, evin kiraya verilmesiyle ilgilendiği, kira ve depozito paraların yatırıldığı sanık ...'e ait banka kartıyla Edirne'deki banka ATM'lerinden para çektiği, aynı kartla kardeşinin de İstanbul'daki ATM'lerden para çektiği anlaşılmakta ise de; muhbir tanık ...'nün, bir avukatın sanık ...'a çanta vermesinden sonra villanın alındığına dair iddiasının atfı cürüm niteliğinde olup başka delillerle desteklenmemesi, sanık ... tarafından villanın satın alınması sırasında sanık ...'ın halasına nezaret etmesinin ve halasının isteği veya kendisinin talebiyle bir müddet kira vermeden oturmasının hayatın olağan akışına aykırı olmaması, sitenin güvenlik amiri ve müdürü olan tanıkların sonradan inkar ettikleri hazırlık ifadelerindeki sanık ...'ın evin maliki gibi davrandığına ilişkin beyanlarının sübjektif yargılarına dayanması, site kayıtlarında evin sanık ...’e ait olduğunun yazılı olması, sanık ...’ın da site yönetimine verdiği bilgi formunda kendisini kiracı olarak tanımlaması, villanın sanık ... tarafından tanık ...’a kiraya verilip kira paralarının da sanık ...’in hesabına yatırılması, bu hesaba ait banka kartıyla sanık ...'ın ve kardeşinin para çekmesinin sanık ...’in talebi doğrultusunda yardımcı olmak amacıyla yapıldığına dair savunmanın aksinin ispatlanamaması hususları gözetildiğinde suça konu villanın gerçekte sanık ... tarafından satın alınarak haksız mal edindiği ve sanık ...'in de haksız edinilen bu malı gizlediği iddiası şüphe boyutunda kalmaktadır. Mahkumiyet hükmü kurulabilmesi için suçun şüpheden uzak ve sabit olması, aksi durumda günümüzde kabul görmüş evrensel bir ilke olan şüpheden sanık yararlanır ilkesi uyarınca sanığın beraatine hükmolunması gerekmektedir.Bu itibarla, yüklenen suçların sanıklar tarafından işlendiğinden sabit olmaması nedeniyle beraatlerine ilişkin Özel Daire kararı isabetli olup, katılan vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile onanmasına karar verilmelidir.Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Üyeleri ... ve ... ...;"Sanık ... suç tarihi itibariyle 700.000 lira değerindeki villayı kendi adına almasına rağmen tapuda halası sanık ... adına kayıt ettirerek haksız mal edindiklerinden bahisle açılan davada sanıkların mahkumiyetlerine karar verilmesi gerekirken beraatlerine dair kararı onayan sayın çoğunluğun görüşlerine aşağıdaki gerekçelerle katılmıyoruz.Şöyle ki;1- Tanık ... Adalet Müfettişlerine, Cumhuriyet savcısına verdiği ve mahkemede tekrarladığı beyanlarında bildiklerini samimi şekilde anlatmıştır. Bu tanığın sanık hakkında iftira atmasını gerektirecek hiçbir gerekçe yoktur.2- Villanın kiraya verilmesi sonrası kira parasının Edirne ilinde görev yapan sanık ve sanığın kardeşi tarafından ATM'lerden çekildiği sübuta ermiştir. Sanık ...'ın halası diğer sanık ...'in un fabrikasında işçi olduğu düşünüldüğünde halasına ait evin kira parasının sanık ... ve kardeşi tarafından çekilmesinin açıklanabilir bir izahı yoktur.3- Hala ... 'Yeğenim ...'ın tayini ...'dan ... iline çıkınca suç tarihi itibariyle aylık kirası 2.000 lira olan villada eşi oturdu, kira almadım daha sonra kiraya verdim kira paralarını almadım' beyanı hayatın olağan akışına uygun olmayan, kabul edilemez bir beyandır.4- Dava konusu villayı kiralayan ve ifadesine başvurulan tanık ... 16/03/2010 tarihli ifadesinde 'Evin kiralama işini hakim ... ile yaptım, kontratı imzalayıncaya kadar evin ona ait olduğunu zannediyordum. Kendisi de bizimle kendi evini kiraya veriyormuş gibi muhatap oldu. Emlakçıda imzalamayı yaparken halasının üzerine olduğunu öğrendim.' şeklindeki beyanı daha sonra sanığın muhtemel baskıları dolayısıyla değişmiştir.5- Villanın satışını yapan tanık ..., 02/02/2010 tarihli hazırlık ifadesinde satışı sanık ... ile gelen halasına yaptığını söylüyor. Daha sonra bu kişi de kovuşturma aşamasında ifadesini değiştiriyor. Aynı beyanı tanık ... de doğruluyor.Sonuç olarak; sanık ...'ın kaynağını açıklayamadığı 2007 yılı itibariyle 700.000 lira değerindeki villasını, halası ... adına tescil ettirdiği, halasının işçi, halasının eşinin ise bir un fabrikasında müdür olduğu, sözü edilen villayı alacak maddi güçlerinin olduğunun dosyaya yansımadığı, hakimlerin iş yoğunluğu nazara alındığında sanık ...'ın İstanbul ilinde halasına villa almak için emlakçılarla pazarlık edip, tapu dairelerinde tescil işlemlerine yardımcı olduğu savunmasının hayatın olağan akışına uymadığı gibi inandırıcı olmadığı, sanık ...'ın tayininin İstanbul İlinden ... İline çıkması sonrası aylık kirası 2.000 lira olan evde sanık ...'ın eşinin iki yıla yakın oturduğu ve hala olan diğer sanığa hiç kira ödemesi yapılmadığı, evin daha sonra kiraya verilmesinin akabinde kira parasının İstanbul'da oturan sanık hala ... tarafından değil, Edirne iline tayin olan hakim sanık ... tarafından Edirne ilinde ve İstanbul'daki ATM'lerden kardeşi tarafından çekildiği, tarihte hakim olan yeğene bu zamana kadar böyle bir iyiliğin hiçbir hala tarafından yapılmadığı gibi bundan sonra da olmasının ihtimal dahilinde olmadığı, Cumhuriyet savcılığında ifade veren tanıkların yargılama aşamasında ifadelerini değiştirdikleri nazara alındığında, sanıkların haksız mal edinme ve haksız edinilen malı gizleme suçundan cezalandırılmaları gerektiğini düşündüğümüzden sayın çoğunluğun beraatin onanması yönündeki görüşlerine katılmıyoruz." düşüncesiyle,Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Genel Kurul Üyesi de; benzer düşüncelerle hükmün bozulmasına karar verilmesi gerektiği yönünde karşı oy kullanmışlardır.SONUÇ :Açıklanan nedenlerle;1- ... Ceza Dairesinin ... gün ve ... sayılı hükmünün ONANMASINA,2- Dosyanın, ... Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 05.05.2015 tarihinde yapılan müzakerede tebliğnamedeki isteme uygun olarak her iki uyuşmazlık yönünden de oybirliğiyle karar verildi.