Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 318 - Esas Yıl 2014





Elektrik enerjisi hakkında hırsızlık suçundan sanık ...'in beraatine ilişkin, Asliye Ceza Mahkemesince verilen 18.07.2012 gün ve 282-796 sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 02.05.2013 gün ve 2750-11139 sayı ile;“02.07.2012 tarihinde kabul edilip 28344 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ve 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı 'Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkındaki' Kanunun Geçici 2. maddesinin 1. ve 2. fıkrası hükümleri birlikte ele alınıp değerlendirildiğinde, 'yapılan değişiklikle amaçlananın bu kapsam dahilindeki suçlar bakımından kurum zararının ödenmesi halinde, olayın sanık ya da sanıkları hakkında ceza verilmesine yer olmadığı karar verilerek işin esasına girilmesinin önlenmesi' olduğu değerlendirilip, anılan Kanunun Geçici 2. maddesi gereğince; öncelikle, katılan idarenin zararı belirlenip, sanığın ödediği taksitlerin bu zararı karşılayıp karşılamadığı değerlendirilip, zararın ödenmediğinin tespiti halinde de sanığa 'süresi içinde doğan zararı giderdiği takdirde hakkında ceza verilmesine yer olmadığı kararı verileceği' hususunda bildirimde bulunularak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayininin gerekli olduğu gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.Yerel mahkeme ise 18.07.2013 gün ve 291-849 sayı ile;“6352 sayılı Yasanın geçici 2/2 nci maddesi '(2) Abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik enerjisinin, suyun ve doğal gazın sahibinin rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde tüketilmesi dolayısıyla bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla hakkında hırsızlık suçundan dolayı kovuşturma yapılan veya kesinleşmiş olup olmadığına bakılmaksızın hakkında hüküm verilen kişinin, bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde, zararı tamamen tazmin etmesi hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmaz, verilen ceza tüm sonuçlarıyla ortadan kalkar' şeklinde düzenleme getirerek kanunun yürürlük tarihi olan 02.07.2012 tarihinden 6 ay içerisinde ...'a verilen zararın tamamen karşılanması halinde açılan ve kovuşturma evresinde olan kamu davalarında ceza verilmesine yerolmadığına karar verilmesini emrettiği, zikrolunan düzenlemenin 05.07.2013 tarihinde yürürlüğe girdiği, TCK'nın 4. maddesi gereğince kanunu bilmemenin mazeret sayılamayacağı, iş bu nedenle yüksek mahkeme bozma kararında sanığa ödemede bulunması için ihtarat çıkarılmamasının hukuki eksiklik olarak gösterilmesinin hukuki dayanağı olmadığı, kaldı ki, mahkememizce iş bu kararın 18.07.2012 tarihinde verildiği, iş bu kararın yüksek dairece 02.05.2013 tarihinde incelendiği ve bozma kararı verildiği, kanunun 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe girdiği, 6352 sayılı Yasanın geçici 2/2. maddesindeki altı aylık sürenin ise 05.01.2013 tarihinde sona ermiş olduğu, başka bir anlatımla yüksek dairenin inceleme yaptığı tarihte kanun koyucunun verdiği altı aylık sürenin dolmuş olduğu, dolayısıyla bu sürenin son tarihi olan 05.01.2013 tarihinden sonra sanığın zararı karşılamış olsa dahi hakkında ceza verilmesine yer olmadığana karar verebilmeye hukuken imkan kalmadığı, hal böyle iken, yüksek dairenin sanığın zararı karşılayacağı 6 aylık sürenin sona ermesinden sonra 02.05.2013 tarihinde yaptığı incelemede sanığa zararı karşılaması için 6 aylık yasal süre verilmesi ve zararı karşılaması halinde hakkında ceza verilmesine yerolmadığına karar verileceği ihtaratı çıkarılması yönündeki bozmasının 6352 sayılı Yasanın geçici 2/2. maddesine aykırı olacağı düşünülmüş ve değerlendirilmiş,Öte yandan yüksek daire sanık için ceza verilmesine yer olup olmadığına ilişkin durumun ısrarla araştırılmasını hukuki gereklilik olarak görmekte ise de, mahkememizce yapılan yargılama sonucunda sanığın üzerine atılı suçu işlemediğinin sabit görüldüğü, bu nedenle de beraatine karar verildiği, beraat kararının kişiyi aklayan, soruşturma ve kovuşturma töhmetinden kurtaran, toplum nezdinden yargılandığı suç nedeniyle üzerine atfedilen iddiaları temizleyen sanık için en lehe karar olduğu, sanığın beraatine karar verilebilecek hallerde, bunun yerine başka hususlar araştırılarak tesbit olunacak sonuca göre ceza verilmesine yerolmadığına karar vermenin hukuki yerinin olamayacağı, yüksek daire bozma ilamında kanun koyucunun iş bu kanunun çıkarılmasında amacının kaçak elektrik kullanımında verilen zararın karşılanması olduğuna vurgu yaparak, mahkemelerin de kanun koyucunun amacı doğrultusunda hareket etmeye yöneltmek iradesi görülmekte ise de, Anayasamızın millet adına kullanılan yasama, yürütme ve yargı erklerine ilişkin egemenliğin Anayasanın 2. maddesinde belirtilen demokratik cumhuriyetinin niteliklerine uygun olarak görevlerini anayasaya tamamen bağlı bir şekilde ifa etmelerini emrettiği, yasama organının; Anayasanın 2. maddesinde belirtilen demokratik cumhuriyetin niteliklerine uygun olarak yasama görevini diğer erklerin görev alanlarına taşmadan ve anayasasaya aykırılık oluşturmayacak şekilde hükümler vaaz ederek yerine getirecek yerde, buna aykırı olarak yargı erkinin alanına girerek kanunlar vaaz etmesinin kuşkusuz anayasaya aykırılık sorunu ile karşılaşacağı, bir ceza mahkemesinin en temel görevinin suçun sabit olup olmadığını tesbit olduğu, suçun sabit olmadığının tesbit edildiği bir aşamada aynı ceza mahkemesinin elektrik idaresinin zararının karşılanması amacına yönelik olarak çaba içerisine girmesinin kuşkusuz millet adına yargı alanında egemenlik kullananm bağımsız ve tarafsız mahkeme görünümü ile tenakuz teşkil edebileceği, iş bu nedenlerle mahkememizce verilen beraat kararı üzerine suçun sabit olmadığı tesbit olunmakla, yüksek dairenin bozma ilamında araştırılması istenen hususların hukuken gereksiz olacağı” gerekçesiyle önceki hükmünde direnilmesine karar vermiştir.Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 12.05.2014 gün ve 351622 sayılı “yeni hüküm niteliğinde bulunan hükmün Özel Daireye gönderilmesi” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.CEZA GENEL KURULU KARARIÖzel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; elektrik enerjisi hakkında hırsızlık suçundan sanığa, katılan kurumun zararını gidermesi halinde 6352 sayılı Kanunun geçici 2/2. maddesi gereğince ceza verilmesine yer olmadığına karar verileceğine dair bildirimde bulunularak hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, beraat kararı verilmesinin isabetli olup olmadığının tespitine ilişkin ise de, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle yerel mahkeme direnme kararının “yeni hüküm” niteliğinde olup olmadığı hususunun önsorun olarak ele alınması gerekmektedir.Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre şeklen direnme kararı verilmiş olsa dahi;a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,b) Bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak,c) Bozma sonrasında yapılan araştırma, inceleme ya da toplanan yeni delillere dayanmak,d) İlk kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak,Suretiyle verilen hüküm, özde direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucu verilen yeni bir hükümdür. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi halinde ise incelemenin Yargıtay’ın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekmektedir.İncelemeye konu dosyada; sanığın beraatine ilişkin yerel mahkemece verilen hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece, sanığa katılan kurum zararını gidermesi halinde 6352 sayılı Kanunun geçici 2/2. maddesi uyarınca hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verileceğine dair bildirimde bulunularak hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden beraatine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulduğu, bozmadan sonra yerel mahkemece"...6352 sayılı Yasanın geçici 2/2 nci maddesi '(2) Abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik enerjisinin, suyun ve doğal gazın sahibinin rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde tüketilmesi dolayısıyla bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla hakkında hırsızlık suçundan dolayı kovuşturma yapılan veya kesinleşmiş olup olmadığına bakılmaksızın hakkında hüküm verilen kişinin, bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde, zararı tamamen tazmin etmesi hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmaz, verilen ceza tüm sonuçlarıyla ortadan kalkar' şeklinde düzenleme getirerek kanunun yürürlük tarihi olan 02.07.2012 tarihinden 6 ay içerisinde ...'a verilen zararın tamamen karşılanması halinde açılan ve kovuşturma evresinde olan kamu davalarında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesini emrettiği, zikrolunan düzenlemenin 05.07.2013 tarihinde yürürlüğe girdiği, TCK'nın 4. maddesi gereğince kanunu bilmemenin mazeret sayılamayacağı, iş bu nedenle yüksek mahkeme bozma kararında sanığa ödemede bulunması için ihtarat çıkarılmamasının hukuki eksiklik olarak gösterilmesinin hukuki dayanağı olmadığı, kaldı ki, mahkememizce iş bu kararın 18.07.2012 tarihinde verildiği, iş bu kararın yüksek dairece 02.05.2013 tarihinde incelendiği ve bozma kararı verildiği, kanunun 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe girdiği, 6352 sayılı Yasanın geçici 2/2. maddesindeki altı aylık sürenin ise 05.01.2013 tarihinde sona ermiş olduğu, başka bir anlatımla yüksek dairenin inceleme yaptığı tarihte kanun koyucunun verdiği altı aylık sürenin dolmuş olduğu, dolayısıyla bu sürenin son tarihi olan 05.01.2013 tarihinden sonra sanığın zararı karşılamış olsa dahi hakkında ceza verilmesine yer olmadığana karar verebilmeye hukuken imkan kalmadığı, hal böyle iken, yüksek dairenin sanığın zararı karşılayacağı 6 aylık sürenin sona ermesinden sonra 02.05.2013 tarihinde yaptığı incelemede sanığa zararı karşılaması için 6 aylık yasal süre verilmesi ve zararı karşılaması halinde hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verileceği ihtaratı çıkarılması yönündeki bozmasının 6352 sayılı Yasanın geçici 2/2. maddesine aykırı olacağı düşünülmüş ve değerlendirilmiş,Öte yandan yüksek daire sanık için ceza verilmesine yer olup olmadığına ilişkin durumun ısrarla araştırılmasını hukuki gereklilik olarak görmekte ise de, mahkememizce yapılan yargılama sonucunda sanığın üzerine atılı suçu işlemediğinin sabit görüldüğü, bu nedenle de beraatine karar verildiği, beraat kararının kişiyi aklayan, soruşturma ve kovuşturma töhmetinden kurtaran, toplum nezdinden yargılandığı suç nedeniyle üzerine atfedilen iddiaları temizleyen sanık için en lehe karar olduğu, sanığın beraatine karar verilebilecek hallerde, bunun yerine başka hususlar araştırılarak tesbit olunacak sonuca göre ceza verilmesine yerolmadığına karar vermenin hukuki yerinin olamayacağı, yüksek daire bozma ilamında kanun koyucunun iş bu kanunun çıkarılmasında amacının kaçak elektrik kullanımında verilen zararın karşılanması olduğuna vurgu yaparak, mahkemelerin de kanun koyucunun amacı doğrultusunda hareket etmeye yöneltmek iradesi görülmekte ise de, Anayasamızın millet adına kullanılan yasama, yürütme ve yargı erklerine ilişkin egemenliğin Anayasanın 2. maddesinde belirtilen demokratik cumhuriyetinin niteliklerine uygun olarak görevlerini anayasaya tamamen bağlı bir şekilde ifa etmelerini emrettiği, yasama organının; Anayasanın 2. maddesinde belirtilen demokratik cumhuriyetin niteliklerine uygun olarak yasama görevini diğer erklerin görev alanlarına taşmadan ve anayasasaya aykırılık oluşturmayacak şekilde hükümler vaaz ederek yerine getirecek yerde, buna aykırı olarak yargı erkinin alanına girerek kanunlar vaaz etmesinin kuşkusuz anayasaya aykırılık sorunu ile karşılaşacağı, bir ceza mahkemesinin en temel görevinin suçun sabit olup olmadığını tesbit olduğu, suçun sabit olmadığının tesbit edildiği bir aşamada aynı ceza mahkemesinin elektrik idaresinin zararının karşılanması amacına yönelik olarak çaba içerisine girmesinin kuşkusuz millet adına yargı alanında egemenlik kullananm bağımsız ve tarafsız mahkeme görünümü ile tenakuz teşkil edebileceği” şeklinde önceki hükümde yer almayan yeni ve değişik gerekçeyle direnme kararı verildiği anlaşılmaktadır.İlk hükümde yer almayan bu hususlar, Özel Dairece denetlenmemiş olduğundan, Özel Dairece denetlenmeyen bir konunun ilk kez ve doğrudan Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmesine kanunen imkan bulunmamaktadır.Bu itibarla, yerel mahkemenin son uygulaması direnme kararı olmayıp, yeni hüküm niteliğinde olduğundan, dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;Asliye Ceza Mahkemesince verilen 18.07.2013 gün ve 291-849 sayılı karar, eylemli uyma sonucu verilen yeni hüküm niteliğinde olduğundan, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 19.01.2016 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.