Nitelikli yağma suçuna teşebbüsten sanık C.. G..’nin 5237 sayılı TCK’nun 149/1-d-e, 35/2, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin, ............1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 30.03.2012 gün ve 337-83 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 13.11.2012 gün ve 14254-21562 sayı ile ;“…Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;Oluş ve dosya kapsamına göre, yakınanın evinin önüne gelerek kendisinden zorla 20 Lira para almaya çalıştığı olayda, sanığın daha fazlasını alma yönünde girişim veya hareketleri bulunmadığı gibi zorla alınmaya çalışılan suça konu paranın da değerinin az sayılması gerektiği, suçun işleniş biçimi, olayın özelliği ve sanığın özgülenen kastı da gözetildiğinde, somut olayda 5237 sayılı TCK’nun 150/2. maddesinin uygulanma şartlarının bulunduğu gözetilmeden yerinde ve yeterli olmayan gerekçeyle yazılı şekilde uygulama yapılması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.Yerel mahkeme ise 17.01.2013 gün ve 572-1 sayı ile;“…5237 sayılı TCK’nun 150/2. maddesindeki malın değerinin azlığı kavramı 765 sayılı TCK’nun 522. maddesindeki hafif ve pek hafif ölçütleri ile cezadan indirim olanağı sağlama dışında benzerliği bulunmadığı, değerin azlığının 5237 sayılı Kanuna özgü ayrı ve yeni bir kavram olduğu, bunun daha çoğunu alabilme olanağı varken yalnızca gereksinmesi kadar ve değer olarak da az olan şeyi alma durumunda olayın özelliği ve sanığın kişiliği de değerlendirilerek yeterli gerekçeleri de açıklanmak suretiyle uygulanabileceği, suça konu olayda mağdurun ekonomik ve sosyal durumu, hiç parasının olmadığını bildirmiş olması, sanık tarafından kırılan evinin camının belediyece hayır amacıyla taktırılmış olması göz önüne alındığında 20 Lira paranın az sayılamayacağı, sanığın mağdura ait ne bulursa alma kastıyla hareket ettiği, sanığın bu olaydan önce de mağdurun evine gelerek değişik tarihlerde para ve sigara istediği anlaşılmakla sanık hakkında TCK’nun 150/2. maddesi uygulanmamıştır” gerekçesiyle önceki hükmünde direnmiştir.Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C.Başsavcılığının 07.12.2013 gün ve 100508 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.CEZA GENEL KURULU KARARISanık hakkında hakaret ve mala zarar verme suçlarından kurulan düşme hükümleri temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup yağma suçundan kurulan direnme hükmü ile sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; somut olayda sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nun 150/2. maddesinin uygulanma şartlarının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.İncelenen dosya kapsamından;10.10.2011 günü saat 09.15 sıralarında.......................... Sayılı yerde kavga olduğunun ihbarı üzerine kolluk görevlilerince olay yerine gidildiğinde sanık C.. G..’nin mağdure E..B..’nın evinin önünde bağırıp çağırarak saldırgan davranışlarda bulunduğu ve sol el başparmağının kanadığının görüldüğü, mağdurenin evinde yapılan incelemede sokağa bakan demir parmaklı pencerenin orta camının kırık olduğu, cam parçalarının bir kısmının evin içinde, bir kısmının ise dışarıda pencerenin önünde durduğu, yerde bulunan cam parçaları üzerinde ve zeminde kan izlerinin olduğunun tespit edildiği,Aydın Atatürk Devlet Hastanesince sanık hakkında düzenlenen adli raporda; sanığın 290 promil alkollü olduğu, sol el başparmağında muhtemelen delici kesici cisme bağlı yüzeysel kesi bulunduğunun belirtildiği,30.03.2012 tarihli oturumda seksenbeş yaşındaki mağdurenin ayakta durmakta güçlük çektiği ancak yardımla ve bastonla yürüyebildiği, kendisini savunacak durumda olmadığı, buna karşın sanığın müştekiye göre çok daha genç, 1.65 boylarında, 75 kg ağırlığında olduğu, herhangi bir özrünün bulunmadığının duruşma tutanaklarıyla tevsik edildiği,Anlaşılmaktadır.Mağdure E.. A..; olay günü saat 9.00 sıralarında evinde kahvaltı yaptığı sırada tanımadığı ancak daha önce de gelip kendisinden para ve sigara isteyen sanığın kapıyı yumruklayarak “kapıyı aç” diye bağırdığını, pencereden dışarı baktığında sanığın kapıyı zorlayarak açmaya çalıştığını gördüğünü, sanıktan ne istediğini sorduğunda, "sinkaf ettiğimin karısı, aç kapıyı, bana 20 Lira vereceksin” dediğini, alkollü olduğunu anladığını, elinde silah veya benzeri bir cisim görmediğini, sanığın "seni öldürürüm" gibi bir söz söylemediğini, ancak alkollü olması, kollarında jilet izlerinin bulunması karşısında yaşlı olduğu ve yalnız yaşadığı için çok korktuğunu, çevreden yardım isteyerek sanığa evinin önünden gitmesini söylediğini, sanığın pencerenin önüne gelerek eliyle pencereye vurup camı kırdığını, sol el parmağının kesilerek kanamaya başladığını, bu sırada polislerin olay yerine geldiğini, polisler gelmeden önce komşusu bir kadının kendisine yardım etmek istediğini ancak sanığın küfür edip “seni öldürürüm” diyerek onu olay yerinden kovduğunu, demir kapı ve penceredeki parmaklıklar olmasa sanığın eve gireceğini, sanığın daha önce de farklı günlerde gelerek kendisinden bir şeyler istediğini, ilk gelişinde para, ikinci gelişinde ise sigara istediğini, sanığa sigara içmediğini ve parasının olmadığını söylediğini, bu olayın olduğu üçüncü ve son gelişinde sadece 20 Lira para istediğini, kırılan camı belediyenin hayrına taktırdığını beyan etmiş,Tanık M.. Y..; olay yerine yakın bir yerde hayvan otlattığını, sesler üzerine mağdurenin evinin önüne geldiğinde, sanığın evin önünde bağırdığını ve elinden kan aktığını gördüğünü, kulağı az duyduğundan ve Türkçe bilmediğinden ne konuşulduğunu, sanık ile mağdurenin birbirlerine ne söylediğini anlayamadığını ifade etmiş,Sanık C.. G..; sürekli alkol alan bir kişi olduğunu, mağdurenin evinin önünden geçtiği sırada bir köpeğin kendisine saldırdığını, köpeğe taş atınca mağdurenin evinin penceresinden kendisine küfür ettiğini, bunun üzerine ona kızıp penceresine taş attığını ancak kesinlikle kendisinden para istemediğini, daha önce de mağdurenin evine gittiğini ancak para veya bir şey istemediğini, her defasında alkollü olduğunu savunmuştur.5237 sayılı TCK’nun 150. maddesinin ikinci fıkrasında; “Yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilir” hükmü yer almakta iken, anılan fıkra 29.06.2005 gün ve 5377 sayılı Kanunun 17. maddesi ile; “Yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilebilir” şeklinde değiştirilmiştir.Fıkranın ilk hali ile yağma suçlarında, suça konu değerin azlığı nedeniyle hâkime cezada indirim yapma zorunluluğu getirilmiş, daha sonraki değişiklikte ise indirim yapıp yapmama konusunda hâkime takdir yetkisi tanınmıştır.150/2. madde, yağma suçunun konusunu oluşturan değerin az olmasını temel almaktadır. Değer azlığı ile kanun koyucu tarafından neyin kastedildiği, tereddütleri önleyecek biçimde açıklığa kavuşturulmamış, rakamsal bir sınırlandırma getirilmemiş fakat hakime, yargılama konusu maddi olayla ilgili olarak takdir ve değerlendirme yetkisi tanınmıştır. Hakim, gasp edilen veya gasp edilmeye kalkışılan şeyin değerinin azlığını ceza indirimi yaparak değerlendirebilecektir.5237 sayılı Kanunun 150/2. maddesinin uygulanmasında, 765 sayılı TCK’nun 522. maddesinde öngörülen “hafif” ya da “pek hafif” kavramlarıyla irtibatlı bir yoruma girilmemeli, Yargıtay’dan anılan maddenin uygulanması sürecindeki içtihatlarına paralel şekilde yıllık değer ölçülerini belirlemesi beklenmemelidir.Hâkim, bu değerlendirmenin yanı sıra her somut olayda, olayın özelliklerini dikkate alacak, 5237 sayılı TCK’nun 3. maddesinde öngörüldüğü üzere “işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı” olacak şekilde ceza adaletini sağlayacaktır. Görüldüğü gibi, madde ile getirilen sistem, sadece malın değerinin objektif ölçütlere göre belirlenerek cezadan indirim yapılmasından ibaret değildir. Olayın özelliği her somut olayda değerlendirmeye konu edilecek, meydana gelen haksızlığa faili iten etkenler ve bu haksızlığın mağdur üzerindeki etkileri de gözetilerek, indirim yapıp yapmama konusunda takdir kullanılacak ve maddenin uygulanıp uygulanmamasına ilişkin gerekçe kararda gösterilecektir.Buna karşılık maddenin uygulanmasındaki en önemli ölçüt, şüphesiz değer ölçüsüdür. Ölçüye konu edilmesi gereken değer ise, fiilen gasp edilen olmayıp, eylem kastına dahil edilen olmalıdır. Bu değerin ise “indirim yapılmasını” haklı kabul ettirecek düzeyde az olması gerekmektedir.Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde,Sanığın mağdurenin evinin önüne gelip kapıyı yumruklayarak ve pencere camını kırarak zorla 20 Lira para istediği anlaşılan olayda; gasp edilmek istenen para miktarının cezadan indirim yapılmasını haklı kabul ettirecek düzeyde az olduğu, olay tarihi itibarıyla sabıkasız olup aldığı aşırı alkollün tesiri ile hareket ettiği anlaşılan sanığın mağdureye ait ne varsa alma kastı ile hareket etmeyip sadece sigara ve alkol almak için az bir para istemekle iktifa ettiği hususları hak ve nasafet kuralları ile birlikte göz önüne alındığında, sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nun 150/2. maddesinin uygulanma şartlarının bulunduğu kabul edilmelidir.Bu itibarla, şartları oluştuğu halde dosya kapsamına uygun olmayan gerekçelerle sanık hakkında TCK'nun 150/2. maddesinin uygulanmaması isabetsiz olup, yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.Çoğunluk görüşüne katılmayan on beş Genel Kurul Üyesi; "usul ve kanuna uygun bulunan direnme hükmünün onanması gerektiği" düşüncesiyle karşıoy kullanmışlardır.SONUÇ:Açıklanan nedenlerle;1-,,,,,,,,,,,,,1 Ağır Ceza Mahkemesinin 17.01.2013 gün ve 572-1 sayılı direnme hükmünün sanık hakkında şartları oluştuğu halde TCK'nun 150/2. maddesinin uygulanmaması isabetsizliğinden BOZULMASINA,2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 24.02.2015 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.