Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 465 - Esas Yıl 2013





DAVA : Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Tokat Asliye 1. Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 01.11.2011 gün ve 2011/211-485 sayılı kararın incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 22.05.2012 gün ve 2011/8044 E., 2012/4662 K. sayılı ilamı ile; Davacı vekili dava dilekçesinde, vekil edeninin imar ve ihya ettiği ve 30-40 yılı aşkın bir süredir kazandırıcı zilyetliğinde bulundurduğu dava konusu 4216 parsel sayılı taşınmazın kadastro sırasında Hazine adına tespit ve tescil edildiğini açıklayarak, tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalı Hazine vekili, davacı yararına zilyetlik yoluyla kazanma koşullarının oluşmadığını, dava konusu taşınmazın niteliği itibari ile özel mülkiyete konu olamayacak yerlerden olduğunu, hali hazırda kumluk arazi vasfında bulunduğunu açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece, davacı lehine zilyetlikle kazanma koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne; 4216 sayılı parselin tapu kaydının iptaliyle davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir. Hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir. Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; mahkemenin kabul kararındaki yazılı gerekçesine katılma olanağı bulunmamaktadır. Şöyle ki, dava konusu 4216 sayılı parsele ait kadastro tutanağının ve tapu kaydının incelenmesinde; taşınmazın, Emirseyit Köyünde 1955-1959 yılları arasında yapılan tapulama çalışmaları sırasında Yeşilırmak yatağı olması nedeniyle tescil harici olarak bırakıldığı, sonrasında Yeşilırmak Havzası üzerine Almus Barajının yapılması nedeniyle ırmağın DSİ'nin ıslah projesi çalışmaları yapılmadan kendiliğinden kontrol altına girmesinden dolayı bu yerde ırmak metrukatı meydana geldiği, parselin evveliyatı ırmak metrukatı olup, davacı tarafından 1980 yılından sonra zaman zaman emek ve masraf sarfı ile tarıma elverişli hale getirilerek tarla olarak kullanıldığı, 3402 Sayılı Kadastro Kanunu 14. madde kapsamında aranılan şartlar zilyet lehine oluşmadığından bahisle 12.06.2002 tarihinde 2483,68 m2 yüzölçümü ile belgesizden tarla niteliğiyle Hazine adına tespitinin yapıldığı ve tutanağının itirazsız olarak kesinleşmesi ile 06.08.2002 tarihinde tapuya tescil edildiği anlaşılmıştır. Dava konusu taşınmazın öncesinde Yeşilırmak yatağı iken ırmak üzerine Almus Barajı'nın yapılması ile "ırmak metrukatı ( eski ırmak yatağı ) " niteliğine dönüştüğü tartışmasızdır. Bu nitelikle bir yer kural olarak; TMK.nun 715 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16/C maddelerinde düzenlenen Devletin hüküm ve tasarrufunda bulunan yerlerden sayılır. Böyle bir yerin zamanaşımı yoluyla kazanılması ve özel mülkiyet şeklinde tapuya tesciline karar verilebilmesi için 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesindeki koşullar altında imar ve ihya edilerek kültür arazisi haline getirilmiş olması ve bu olgunun tamamlandığı tarihten dava tarihine kadar kazanma koşullarının gerçekleşmiş olması gerekir. Jeolog uzman bilirkişi Cenk Özgümüş 04.10.2011 günlü raporunda "dava konusu taşınmazın temel alüvyon nitelikli killi, siltli, kumlu ve çakıllı malzemeden oluştuğunu, üzerine bitkisel toprak getirilerek ve yaklaşık 45-50 cm kalınlığında serilerek tarımsal kullanıma hazır hale getirildiğini..." bildirmiştir. Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarına göre güçlendirmek amacıyla getirilen toprak dışında, yoğun bir toprak taşınarak eski ırmak yatağının üzerinin doldurulması ve tarım arazisi haline dönüştürülmesi ihya sayılmamaktadır. İhyadan amaç; yoğun emek harcayarak ve para sarfederek işlenmemiş toprakların tarım arazisi haline getirilmesidir. İhya olmaksızın veya ihyayı gerektirmeyen taşınmaza toprak taşımak suretiyle yapılan güçlendirme yani çalışma iyileştirme niteliğinde sayılır.Tüm bu belirlemeler karşısında nizalı taşınmazda kazanmayı sağlayacak imar ve ihya işlemi yapılmadığı sabit olduğuna göre, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, maddi olay ve kanıtlar yanlış değerlendirilerek yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiştir, Gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü. KARAR : Dava, imar ihya ile kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Davacı vekili, Tokat Merkez Emirseyit Köyü'nde bulunan 4216 parsel sayılı taşınmazı emek,zaman ve masraf sarf ederek tarım arazisi haline getirdikten sonra yaklaşık 35-40 yıldır kendi mülkü olarak nizasız ve fasılasız kullandığını, davaya konu bu taşınmazın sınırlarının sabit olduğunu, taşınmaz üzerinde kimsenin hak iddia etmediğini, 2002 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında taşınmazın hazine adına tescil edildiğini ileri sürerek, tapu iptal ve tescil istemiştir. Davalı Hazine vekili, dava konusu taşınmazın vasfının özel mülkiyete konu yerlerden olmadığını bildirerek, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, imar ihya koşullarının davacı lehine gerçekleştiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalı Hazine tarafından temyizi üzerine hüküm, Özel Dairece yukarıya metni aynen alınan gerekçe ile bozulmuş, Yerel Mahkeme önceki kararda direnmiştir. Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, imar ihya ile kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğiyle edinim koşullarının davacı lehine oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır. Kural olarak, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerin olağanüstü zamanaşımı veya başka bir yoldan kazanılması ve tapu siciline tescil edilmeleri mümkün değildir. Ancak Devletin hüküm ve tassarrufu altındaki yerlerle ilgili düzenlemeye yer veren Türk Medeni Kanunu ( TMK )'nun 715. maddesinin son fıkrasında, sahipsiz yerler ile yararı kamuya ait malların kazanılması,bakımı, korunması, işletilmesi ve kullanılmasının özel kanun hükümlerine tabi olduğu açıklanmıştır. Nitekim; 10.10.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3402 sayılı Kadasro Kanunu'nun 17. maddesinde imar ve ihya kurumuna yer verilmiş ve bu yoldan taşınmaz kazanılması imkanı getirilmiştir. 3402 sayılı Kanun'un "ihya edilen taşınmaz mallar" başlığını taşıyan 17. maddesi: "Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde hazine adına tespit edilir. İl, ilçe ve kasabaların imar planının kapsadığı alanlarda kalan taşınmaz mallarda bu hüküm uygulanmaz." Hükmünü içermektedir. Anılan madde gereğince, orman sayılmayan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerin, aynı Kanun'un 14. maddesinde yazılı koşulların gerçekleşmesi halinde imar ve ihya yoluyla kazanılması mümkün bulunmaktadır. Hemen belirtmek gerekir ki; 3402 sayılı Kanun'un 17. maddesi aynı Kanun'un 33/3 maddesi gereğince genel hüküm niteliğinde olup Kadastro Kanunu'nun uygulandığı yerler dışındaki taşınmazlar hakkında da uygulanır. Bir yerin imar-ihya ile kazanılabilmesi için öncelikle taşınmazın orman sayılmayan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan arazilerden olması gerekir. Kamu hizmetine tahsis, hukuken olabileceği gibi fiilen de olabilir. Kamu hizmetine tahsis edilmeyen, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşlık, orman sayılmayan çalılık, makilik ve fundalık gibi topraklar imar ve ihyaya müsait olan yerlerdir. Makilik ve fundalık yerler orman toprağı ise imar ve ihya ile kazanılması mümkün değildir. Zira kanun koyucu Anayasa'nın 169 ve 170. maddelerini gözeterek ormanların imar ve ihya ile kazanılmasını yasaklamıştır. Aynı ilkenin bir sonucu olarak, 3402 sayılı Kanunun 16/A maddesinde belirtilen hizmet malları, 16/B maddesinde belirtilen orta malları, yollar, meydanlar ile 16/C ve 16/D maddelerinde belirtilen taşınmazların imar ve ihya ile kazanılması mümkün değildir. Nitekim, nehir ve çay gibi akarsuların eski ( terk edilmiş, metruk ) yatakları, kural olarak Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerdendir. Ancak bu yerlerin koşulları oluştuğu takdirde imar ve ihya ile kazanılması mümkündür. Buna karşılık aktif nehir, çay yatakları etki alanında bulunan yerlerin imar ve ihya ile kazanılması mümkün değildir ( HGK'nun 02.10.1996 gün ve 1996/20-429 E., 1996/643 K.; HGK'nun 18.02.1998 gün ve 1998/4-122 E., 1998/138 K. sayılı ilamları ). İmar-ihya kavramları kanunda tanımlanmamış olmakla birlikte, sözlük anlamlarına bakıldığında; ihya,büyük ölçüde geliştirme,güç verme, yeniden canlandırma,diriltme; imar ise, bayındır kılma, geliştirme,mamur hale getirme olarak tanımlanmıştır ( Meydan Larouse-TDK, Türkçe Sözlüğü ). Bir yerin imar ve ihya ile kazanılması için taşınmazın emek ve para sarfedilerek tarım arazisi haline getirilmesi gerekir. Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki bir taşınmazın tarım arazisi haline getirilmesi halinde imar ve ihyadan söz edilebilir. Ekime, dikime ve ürün yetiştirmeye müsait olmayan yerler ihya edilecek taşınmazlardır. Emek ve masraf gerektirmeyen, zilyetliğin sürdürülmesi seviyesindeki, taşınmazın daha verimli hale getirilmesi gibi çalışmalar imar ve ihya sayılmaz. Bu tür yerlerin imar-ihyaya gerek olmaksızın, TMK.'nun 713/1 ve KK.'nun 14. maddeleri gereğince kazanılmaları mümkündür. Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki bir yerin emek ve para sarf edilerek tarım toprağı haline getirildikten sonra, güçlendimek amacıyla yapılan işlemler ihya olgusu içinde kabul edilmelidir. Maddi olgu olan imar ve ihya, her türlü delil ile kanıtlanabilir. Her somut olayın özelliğine göre, yerel bilirkişi, tanık beyanları, teknik bilirkişi raporları gibi deliller imar ve ihyanın kanıtlanmasında kullanılabilir. İmar ve ihya tek başına taşınmazın mülkiyetinin kazanılması için yeterli bir olgu değildir. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 17. maddesindeki yollama gereğince aynı Kanun'un 14. maddesinde belirtilen zilyetliğin nizasız fasılasız ve malik sıfatıyla 20 yıldan fazla sürmesi gerekmektedir. 20 yıllık süre imar ve ihyanın tamamlandığı tarihten itibaren hesaplanır. Somut olaya gelince; Emirseyit Kasabası'nda 1958-1959 yıllarında genel tapulamanın yapıldığı, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerlerin ırmak yatağı olarak tespit dışı bırakıldığı, daha sonra bu yerlerden olan 4216 parsel sayılı taşınmazın ırmak metrukatı olduğu belirtilerek tarla vasfı ile senetsiz ve belgesizden 12.06.2002 tarihinde Hazine adına tespit edildiği, taşınmazın 1980 yılından sonra emek ve masraf sarfı ile tarıma elverişli hale getirerek H. C.'ın kullandığının tutanakta beyanlar hanesinde belirtildiği, tutanağın itirazsız 06.08.2002 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. Toplanan delillere göre; yerel bilirkişi ve tanıklar tarafından dava konusu taşınmazı davacı H. C.'ın eşi S. C.'ın kullandığını, Almus Barajı'nın 1966 yılında su tutmaya başlayınca Yeşilırmak'ın sularının düzene girdiği, baraj yapıldıktan sonra suların çekildiği, taşınmazın taşının, çalısının davacı ve eşi tarafından iki sene içinde temizlendiği, imar ihya edildiği, barajdan sonra su baskını olmadığı belirtilmiştir. Jeoloji mühendisi tarafından düzenlenen 04.10.2011 tarihli raporda da, 1965' li yıllarda Almus Barajı inşa edilmeden önce ırmağın debisinin fazla ve düzensiz olması nedeniyle söz konusu parselin ırmak yatağı iken Almus Barajı'nın yapımı ile Yeşilırmak debisinin azalması ve kontrol altına alınması ile dava konusu 4216 nolu taşınmazın ırmak yatağı vasfını kaybettiği bildirilmiştir. Zirai bilirkişi tarafından düzenlenen raporda ise, taşınmazın 25-30 yıldır tarımsal amaçlı olarak işlendiği, Yeşilırmak'ın baraj yapıldıktan sonra mecrasının sabitlendiği, sonrasında sel baskını oluşmadığı, yeni yapılan sedde çalışmaları ile de sel baskınlarının tamamen önlendiği belirtilmiştir. Öte yandan dava konusu taşınmazın kuzeydoğusunda bulunan 4222 parsel sayılı taşınmaz ile 4198, 4192, 4195, 3923, 4111, 4194, 4188 parsellerin açılan davalar sonucu şahıslar adına tescil edildiği ve Yargıtay 8.Hukuk Dairesi tarafından da onandığı dosya içerisine sunulan ilamlardan anlaşılmaktadır. Her ne kadar jeolog bilirkişi raporunda dava konusu taşınmaza 45-50 cm kalınlığında bitkisel toprak getirilerek serildiği ve tarımsal amaca hazır hale getirildiği bildirildiğinden, bozma ilamında bu işlemin ihya sayılmayacağı belirtilmişse de; keşifte dinlenilen tanık ve yerel bilirkişiler, 1966 yılından sonra taşınmazın taşının çalısının temizlenerek imar ihya edildiği, taşınmazın tapuya bağlandığı 2002 yılına kadar nizasız fasılasız tarım arazisi olarak davacı tarafından kullanıldığını beyan ettiklerinden, davacı lehine kazanmayı sağlayacak imar ihya koşullarının oluştuğu kanaatına varılmıştır. Açıklanan gerekçe ile Yerel Mahkemece verilen usul ve yasaya uygun olan direnme kararı onanmalıdır. SONUÇ : Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, yukarıda açıklanan nedenlerle 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen "Geçici Madde 3" atfıyla direnme kararının onanmasına, 1086 sayılı HUMK'nun 440.maddesi uyarınca hükmün tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.01.2014 gününde oyçokluğu ile karar verildi. Bilmeniz halinde fark yaratacak kararlar İş kazası nedeniyle açılan davada ihtiayati haciz kararı verilebilir mi? DAVA VE KARAR: Davacı, dava sonuçlanıncaya kadar tazminat alacağının teminat altına alınması için davalıya ait taşınmazlar ile trafik siciline kayıtlı araçların kaydına ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesini istemiştir. Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde SANIĞIN DENETİM SÜRESİ İÇİNDE YENİ BİR SUÇ İŞLEMESİ - ZAMANAŞIMI Normal 0 21 false false false TR X-NONE X-NONE MicrosoftInternetExplorer4 Gümrükleme hizmetleri - diğer gümrük müşavirlik hizmetleri için anlaşılan fiyatlar üzerinden vekaleti olan firmadan yazılı teyit alınması hâlinde MAHKEMESİ :Ticaret MahkemesiTaraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A Yargıtay Yargıtay Karar Arama Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Arama Yargıtay Ceza Dairesi Kararları Arama Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır ? Yargıtay Daire Bilgileri İle Dosya Sorgulama Yargıtay Yerel Mahkeme Bilgileri İle Dosya Sorgulama Yargıtay Kanunu Yargıtay İş Bölümü Yargıtay Haberleri Karar Arama Yargıtay Kararları Yargıtay Hukuk Dairesi Kararları Yargıtay Ceza Dairesi Kararları BAM Kararları Danıştay Kararları Anayasa Mahkemesi Kararları Uyuşmazlık MAhkemesi Kararları Karar Arama Nasıl Yapılır? Emsal Karar ve Emsal Karar Arama Nedir? Yargıtay Karar Arama Nasıl Yapılır? BAM Karar Arama Nasıl Yapılır? Danıştay Karar Arama Nasıl Yapılır? Anayasa Mahkemesi Karar Arama Nasıl Yapılır?