MAHKEMESİ : TİREBOLU ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 14/02/2008NUMARASI : 2004/235-2008/28Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden davalılara ait 568 parsel sayılı taşınmazın bir bölümünün kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığını özel mülkiyete konu olamayacağını ileri sürerek, tapu iptali ve terkin isteğinde bulunmuştur.Bir kısım davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, keşfen belirlenen kıyı kenar çizgisine göre çekişmeli taşınmazın bilirkişi rapor ve krokisinde A ile gösterilen 16.23 m2 lik ve C ile gösterilen 1349.21 m2 lik bölümlerinin kıyıda kaldığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile bu kısımların tapusunun iptali ile davacı Hazine adına tesciline karar verilmiştir.Karar, davacı ve bir kısım davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, çekişmeli taşınmazın kıyı-kenar çizgisine göre kıyıda kaldığı iddiasına dayalı tapu iptal ve sicilin kütükten terkini isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş hüküm davacı ve bir kısım davalılar tarafından temyiz edilmiştir.Dosya içeriğine ve toplanan delillere göre; çekişme konusu taşınmazın her ne kadar kadastro tutanakları yangın nedeni ile bulunamamış ise de, dosya içerisinde bulunan tapu kayıtları, tapu idaresinin yazısı ve çekişmeli taşınmazla ilgili kişiler arasında görülen davanın ilam örneğinden kadastro tespitinin 27.5.1955 tarihinde yapıldığı ve hükmen 09.03.1968 tarihinde kesinleştiği ve davanın 29.9.2004 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.Her nekadar, nizalı taşınmazın kıyı-kenar çizgisine göre kıyıda kalan bölümü devletin hüküm ve tasarrufu altında ve kamu malı niteliğinde özel mülkiyete konu olamayacak (Anayasanın 43, 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 16/C maddesi gereğince) yerlerden olduğu keşfen saptanmış ise de; 25.2.2009 tarihinde kabul edilip, 14.3.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasanın 2. maddesi ile 3402 Sayılı Yasanın 12. maddesinin 3. fıkrasına eklenen "bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmasızın uygulanır" ve 3. maddesi ile eklenen geçici 10. maddesinin " bu kanunun 12. maddesinin 3. fırkası hükmü devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır" şeklindeki hükmü gözetildiğinde kadastro tespitinin kesinleştiği tarih olan 09.03.1968 ile davanın açıldığı tarih arasında 3402 Sayılı Yasanın 12.maddesinde sözü edilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu sabittir.Hemen belirtilmelidir ki; kural olarak sonradan yürürlüğe giren yasa hükümlerinin ve İçtihadı Birleştirme Kararlarının kazanılmış hak (usulü müktesep hak) ilkesinin 28.6.1960 tarih, 21/9 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince istisnai niteliği gereği kesin hüküm halini almamış eldeki davalarda da gözetilmesi ve uygulanması gerekeceği tartışmasızdır. Öte yandan, yürürlüğe konulan hükümler kamu düzeniyle ilgili bulunduğundan ve re'sen gözetilmesi gerektiğinden somut olayda, aleyhe bozma yasağı ilkesinin de uygulanma yeri bulunmadığı izahtan varestedir. Ancak, hemen belirtilmelidir ki, bir taraf dava açıldığı tarihteki mevzuata ve içtihat durumuna göre davasında haklı olup da, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren (geçmişe etkili) yeni bir yasa hükmü ya da yeni bir İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince davayı kaybederse, davada haksız çıkmış olmasına rağmen yargılama giderlerinden sorumlu tutulamaz.Anılan, bu kural yasal ve yargısal uygulamada kararlılık kazanmıştır. (Baki Kuru, HUM. 5.cilt 5338 sayfa dipnot 159; 10.HD. 21.12.1976, 8770/8739 ve dipnot 160; 5. HD. 12.9.1977, 5445/5655 dipnot 161; 10.HD. 24.2.1976, 6296/1297) Ayrıca, her dava açıldığı tarihteki koşullara bağlıdır. Avukatlık ücreti 4.9.1957 tarih 4/16 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca yargılama giderlerinden sayılır.Somut olayda, çekişmeli taşınmazın bir bölümünün kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı anlaşılmıştır.Hal böyle olunca; yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler gözetilerek davanın hak düşürücü süreden dolayı reddine, yargılama giderleri ve avukatlık parasının tarafların dava tarihinde haklılık durumuna göre tespitine ve hüküm altına alınmasına karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.Öyleyse, tarafların temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.12.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.