MAHKEMESİ : İZMİR 9. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 29/12/2009NUMARASI : 2008/385-2009/509Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, miras bırakanları Ü.. Y.'ın maliki olduğu 38 parsel sayılı taşınmazdaki 1 ve 2 nolu bağımsız bölümleri ilk eşinden olan davacı çocuklarından mal kaçırmak amacıyla muvazaalı temliklerde bulunmak suretiyle son olarak ölünceye kadar bakım sözleşmesi yaparak davalı kızı M..'e devrini sağladığını ileri sürerek, miras payları oranında tapu iptali, tescil veya tenkis isteğinde bulunmuşlardır.Davalılar, iddiaların yersiz olduğunu, bakım görevinden kaynaklanan edimlerin yerine getirildiğini bildirip, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, temliki işlemlerin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun kanıtlanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali, tescil veya tenkis isteğine ilişkindir.Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, tarafların Miras bırakanı Ü.’in maliki olduğu 38 parsel sayılı taşınmazdaki 2 nolu bağımsız bölümün çıplak mülkiyetini imardan önce satış suretiyle 14.9.1993 tarihli akitle ikinci eşten olan davalı kızı M.’e temlik ettiği, davalı M.’in de bu bağımsız bölümü 30.9.1997 tarihinde annesi olan diğer davalı M.’e bağışladığı, bu kez muris ve davalı M.’in taşınmazdaki paylarını 26.9.2001 tarihli akitle ölünceye kadar bakım koşulu ile davalı M.’e devrettikleri görülmektedir. Davacılar temliki işlemin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.Hemen belirtmek gerekir ki, ölünceye kadar bakım gözetim sözleşmeleri karşılıklı edimler içeren ivazlı bir akit ise de bu sözleşmenin muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi mümkündür. Bilindiği üzere, ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. (B.K.m.5ll).Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlu suda bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer.(B.K.m.5l4).Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması,yada alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, aslolan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır.(B.K.m.l8).Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun l.4.l974 gün ve l/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur. Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir. Somut olayda, mahkemece muris tarafından temlik edilen 1 nolu bağımsız bölüm ve zemindeki pay yönünden temliki işlemde muvazaa bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiş diğer 2 nolu bağımsız bölüm açısından ise miras bırakan tarafından davalı M..’e temlik yapılmadığı, kaldı ki öyle olsa bile davalı kızı tarafından diğer davalı annesine bağışlanmakla davalı M..’in taşınmazın edinimindeki katkı payının karşılandığını, bu nedenle muvazaadan söz edilemeyeceği bildirilerek dava reddedilmiştir. Oysa, eksiğin tamamlanması suretiyle getirilen evraklardan 2 nolu bağımsız bölümün çıplak mülkiyetinin muris tarafından davalı Meryem’e satış suretiyle imar öncesi aktarıldığı, M.. tarafından anneye bağışlandıktan sonra muris ile annenin birlikte aynı akitle davalı kızlarına ölünceye kadar bakım koşulu ile devrettikleri anlaşılmıştır.Öte yandan, olayda muvazaa iddiasının yerinde olduğu diğer bir deyişle muvazaalı işlemin varlığı kanıtlandığı takdirde davalı kızın anneye yaptığı temlikin muvazaayı örtme çabasının bir sonucu olduğu ortaya çıkar. Onun içinde öncelikle miras bırakanın tüm mal varlığının ve mal varlığı içerisinde çekişmeye konu taşınmazların konumunun saptanması, bu şekilde temlikin makul düzeyde kalıp kalmadığının da araştırılması zorunludur.Hal böyle olunca, mahkemece yukarıdaki ilkeler gözetilmek suretiyle hükme yeterli bir soruşturma yapılması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, noksan inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildirDavacıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.