MAHKEMESİ : ÇORLU 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,TARİHİ : 05/05/2009NUMARASI : 2006/342-2009/129Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, miras bırakanları O..’ın, 56 ada 8 parsel sayılı taşınmazı, mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, işlemin gerçekte bağış olduğunu ve saklı payı ihlal kastıyla yapıldığını ileri sürerek, taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tescil, olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemiştir. Davalı, satışın gerçek olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.Tenkis isteğinin kabulüne ilişkin olarak verilen karar, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nce; tasarruf nisabının ve net terekenin yanlış hesaplandığı ve temlik dışı taşınmazın bilirkişi raporlarında değerlerinin farklı belirtildiği, bu çelişki giderilmeden karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçeleriyle bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, davacıların saklı paylarının zedelenmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı H.. ve Dahili Davacılar A. R.., D.. ve M.E..tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, tenkis isteğine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.Hükmüne uyulan bozma ilamında; miras bırakanın tasarruf nisabının ve saklı paya tecavüz miktarının yanlış hesaplanmış olduğu, dava konusu edilmeyen değerin terekeye katıldığı, cenaze giderlerinin terekenin pasifine hatalı eklendiği ve çelişkinin giderilmediği hususlarına değinilmiştir.Mahkemece, yapılan araştırma ve inceleme neticesinde, tespit edilen değere göre miras bırakanın tasarrufu nedeniyle davacılara ait saklı paya tecavüz edilmediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Bilindiği üzere; tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (tebberru) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul;miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik ) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür.Tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mameleki kıymetler ile, iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin üç aylık iaşe, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tesbiti gerekir. (MK.565) Miras bırakanın Medeni Kanunun 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve subjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belilenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez. Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya Medeni Kanunun 565. maddesinin 1,2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken Medeni Kanunun 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirascılardan ise aynı kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir. Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (SABİT TENKİS ORANI) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (MK.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir. Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca sür'atle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, tercih hakkının kullanıldığı gündeki fiatlara göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak NAKTİN ödetilmesine karar verilmelidir. Oysa, mahkemece hükme esas alınan tenkis hesabına ilişkin bilirkişi raporunda, aktif tereke hesabında, değerlerin YTL karşılığı belirlenirken hatalar yapıldığı ve buna bağlı olarak aktif tereke yanlış hesaplandığı gibi, çekişme konusu 8 parsel sayılı taşınmazın miras bırakanın ölüm tarihi itibariyle değeri, 15.3.1984 tarihli keşifte 2.500.000.-TL olarak belirlendiği halde, tenkis hesabına esas alınan ve 18.4.2008 tarihinde yapılan keşif sonucunda 897.000.-TL olarak belirlendiği, belirlenen bu değerler arasında çelişki bulunduğu halde, çelişki giderilmeden ve hangi gerekçelerle son rapordaki değerin esas alındığı açıklanmadan karar verilmiş olması doğru değildir.Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde araştırma ve inceleme yapılarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, değerler arasındaki çelişki giderilmeden ve hatalı bilirkişi raporuna itibar edilerek hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacı ve dahili davacıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.12.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.