MAHKEMESİ : ÇİVRİL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,TARİHİ : 05/03/2010NUMARASI : 1998/441-2010/118Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;Davacı C.,miras bırakanları Z..’nın mirasçılarından mal kaçırma amacıyla muvazaalı olarak ..ada 1 parsel ile .. parsel sayılı taşınmazlarını torunu H..’e satış suretiyle temlik ettiğini, H..’in de taşınmazları A..’a devrettiğini, 444 ada 2 parsel sayılı taşınmazını da oğlu A..’ye sattığını ileri sürerek, miras payları oranında tapu iptal tescil isteğinde bulunmuştur. Birleşen davada davacılar, miras bırakanları Z.’nın mirasçılarından mal kaçırma amacıyla muvazaalı olarak 6601 parseli oğlu M.’e,6630 parselini oğlu C.’e . ada .parseli oğlu A.’e bağışladığını, 381 ada 4 parselini M.’e sattığını, .. ve ... parsellerini C. ve M.’e bağışladığını, 444 ada 2 parsel sayılı taşınmazını oğlu A.’ye sattığını, 469 ve 477 parsellerini oğlu A.’ye bağışladığını, 4852 parselini oğlu M.’e sattığını öne sürerek tapu iptal tescil ve tenkis isteklerinde bulunmuşlardır. Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, asıl davanın muris muvazaası nedeniyle kabulüne, birleşen davada satış suretiyle devredilen taşınmazlar yönünden muris muvazaası nedeniyle tapuların iptal ve tesciline, bağış yoluyla devredilen taşınmazlar yönünden tenkise karar verilmiştir. Karar, davacılar vekili, davalı C.., davalı M. vekilleri, davalılar H. ve H. tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi U. Ş.’ün raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.Dava ve birleşen dava muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil ile tenkis isteğine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillere göre, miras bırakanın satış yoluyla temlik ettiği taşınmazlar bakımından temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaa ile illetli olduğu, ikinci el konumunda bulunan son kayıt maliklerinin de muvazaalı işlemi bilen ve bilmesi gerekli konumunda bulundukları TMK’nun 1024. maddesi aracılığıyla ve TMK’nun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacakları belirlenmek suretiyle asıl ve birleşen davadaki tapu iptal tescil isteklerinin kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Bu yöne değinen davalıların temyiz itirazları yerinde değildir. Reddiyle bu hususlara ilişkin aleyhlerindeki hükümlerin ONANMASINA, Ancak bağışa konu edilen çekişme konusu taşınmazlar bakımından tenkis istekli davanın temyizine gelince; Bilindiği üzere, tenkis (indirim) davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (tebberru) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul;miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik ) dışı terekenin tümü ile bilinmesiyle mümkündür.Tereke miras bırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu mameleki kıymetler ile, iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Miras bırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin bir aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tesbiti gerekir. (MK.565) Miras bırakanın Medeni Kanunun 564. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve subjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belilenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez. Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya Medeni Kanunun 565. maddesinin 1,2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken Medeni Kanunun 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek davalı mahfuz hisseli mirascılardan ise aynı kanunun 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir. Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (SABİT TENKİS ORANI) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (MK.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir. Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihinin kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 günlü 4/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca sür'atle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, tercih hakkının kullanıldığı gündeki fiatlara göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak NAKTİN ödetilmesine karar verilmelidir. Somut olaya gelince, mahkemece tenkis isteği bakımından iki ayrı bilirkişiden tenkis raporu alınmış, tapusu iptal edilen taşınmazların da tenkis kapsamına alındığı gerekçesiyle bilirkişi raporlarına itibar edilmeyerek mahkemece tenkis hesabı yapılarak sonuca gidilmiştir. Ancak mahkemece yapılan tenkis hesabının denetime elverişli olduğu söylenemez. HUMK’nun 275. maddesinde “…çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verilir.”denilmektedir. Hal böyle olunca, satış yoluyla temlik edilen taşınmazlar yönünden iptal ve tescile karar verildiği dikkate alınarak sadece bağış yoluyla devredilen taşınmazlar bakımından yukarıda değinilen ilkeler gözetilerek uzman bilirkişiden tenkis raporu alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere eksik inceleme ile hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacıların, bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle HUMK’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.