Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1373 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 1646 - Esas Yıl 2012





Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Polatlı 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davanın kısmen kabul ve kısmen reddine dair verilen 19.06.2007 gün ve 2006/506 E -2007/379 K. sayılı kararın incelenmesi davalı TCDD Genel Müdürlüğü vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesi’nin 15.01.2009 gün ve 2008/5864 E-2009/492 K. Sayılı ilamı ile önce onanmış; davalı TCDD Genel Müdürlüğü vekilinin karar düzeltme istemi üzerine, bu istem kabul edilerek 25.03.2009 gün ve 2009/2453 E-2009/4407 K. Sayılı ilamı ile;(...Dava, davalı idare tarafından demiryolu yapılması sırasında taşınmaza verilen zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiş, davalının temyizi üzerine Dairemizce karar onanmış ve davalının karar düzeltme istemi üzerine dosya yeniden incelenmiştir.11.02.1959 günlü ve 17/15 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının I.bendinde açıkça belirtildiği gibi, bir kamu kurumu tarafından verilen kararlar üzerine plan ve projesine göre bir yol yapılması dolayısıyla evinin duvarı yıkılan veya bodrum katını sel basan, bir su tesisi yapılması neticesinde tarlasındaki sular çekilip ağaçları ve mahsulleri kuruyan veya tarlası ekilemez hale gelen yahut tarlasının kenarından geçen derenin kuruması yüzünden tarlası susuz kalan veya su tesisinin bozukluğu yahut bakımındaki ihmal yüzünden tarlasını sular basıp bu suların getirdiği kumlardan dolayı tarlası artık ekilemeyecek duruma düşen kimsenin uğradığı zararlar gibi zararlar idari kararın ve fiilin neticesinde meydana gelen zararlardır. Zira bir kamu kurumunun görevlerinden olan bir işi yapmayı kararlaştırması idari bir karar olduğu gibi, bu kararı yerine getirmek üzere plan ve projeler yapıp o plan ve projeler gereğince işi görmesi de verilen kararın neticesi olan birer idari eylemdir. O halde sözü edilen kararda örnek olarak belirtilen bu eylemlerden doğan zararların ödettirilmesi istekleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2.maddesi hükmünce bir tam yargı davasıdır ve bu davalara bakma görevi idari yargı yerine aittir.Temyize konu edilen olayda davacı, demiryolu yapımı nedeniyle taşınmazlarına taş, moloz ve toprak dökmek suretiyle taşınmazların kamulaştırılmayan kısımlarının amacına uygun olarak kullanılmasının engellendiğini, dökülen taş ve molozların taşınmazın kamulaştırılmayan kısımlarına yayılıp karıştığını, yağmur ve tuzlu taban suyunun akıtılması için bir menfez yapılmışsa da inşaat sırasında bu menfezin ağzına yaklaşık 40 kamyon toprak dökülerek menfezin görev yapmaz hale getirilmesi nedeniyle tuzlu ve çorak su gölü haline gelen taşınmazın tarım toprağı özelliğini kaybettiğini iddia ederek tazminat istediğine göre, yargı yolu bakımından mahkemenin görevsizliği nedeniyle dava dilekçesinin reddedilmemiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekirken onanmış olduğundan davalının bu bölüme yönelik karar düzeltme istemi kabul edilmeli, Dairemizin onama kararı kaldırılmalı ve karar yukarıda açıklanan nedenle bozulmalıdır...)gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. HUKUK GENEL KURULU KARARIHukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:Dava, davalı idare tarafından demiryolu yapılması sırasında taşınmaza verilen zararın ödetilmesi istemine ilişkindir.Davacılar vekili, dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak suretiyle 6.820 TL'nin davalıdan tahsilini istemiş, yargılama sırasında aldırılan bilirkişi raporunda toplam zarar miktarının 14.469,34 TL olduğunun tespiti üzerine, davacılar vekili bilirkişi raporunda belirtilen miktarı esas alarak, ıslah dilekçesiyle tazminat miktarını 7.649 TL arttırmak suretiyle dava değerini 14.469 TL'ye çıkarmıştır.Yerel mahkemece, 5.374 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmiş, fazlaya ilişkin istem (9.095 TL) ise, reddedilmiştir.Hüküm davalı idarenin temyizi üzerine, Özel Daire'ce önce onanmış, daha sonra davalı idarenin karar düzeltme istemi kabul edilerek, yukarıda belirtilen gerekçelerle bozulmuştur.Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiştir.Direnme kararını taraf vekilleri temyiz etmişlerdir.Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; yargı yolu ilişkin olup, eldeki davada adli yargı mercilerinin mi yoksa idari yargı mercilerinin mi görevli olduğu, noktasında toplanmaktadır.Hukuk Genel Kurulu'nda yapılan görüşme sırasında, işin esasının incelenmesine geçilmeden önce, 2009 yılında karar düzeltme sınırının 8.510 TL olması karşısında, temyiz edenin sıfatı ve hüküm altına alınan miktar (5.374 TL) gözetildiğinde, Özel Daire'ce onama ilamının kaldırılıp, bozma yönünde karar verilmesine hukuken olanak bulunup bulunmadığı ön sorun ele alınıp değerlendirilmiştir.Hemen burada Yargıtay’ca verilen hangi kararlar aleyhine karar düzeltme yoluna gidilemeyeceğinin açıklanmasında fayda bulunmaktadır. Şöyle ki;6217 sayılı Kanun'un 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’nun 440/III-1. maddesi gereğince:Miktar veya değeri altı milyar liradan az olan davalara ait hükümlerin onanması veya bozulmasına ait Yargıtay kararları hakkında karar düzeltme yoluna gidilemez (Bu miktar 2006 yılında 6.580,00 YTL.; 2007 yılında 7.090,00 YTL.; 2008 yılında 7.600,00 YTL.; 2009 yılında 8.510,00 YTL.; 2010 yılında 8.690 TL.; 2011 yılında 9350 TL.; 2012 yılında 10.300 TL.; 2013 yılında 11.100 TL).Somut olay değerlendirildiğinde; yerel mahkemece, direnmeden önce işin esasına yönelik olarak davanın kısmen kabul ve kısmen reddine dair verilen karar, Özel Daire'ce 15.01.2009 gün ve E:2008/5864, K:2009/492 sayılı ilam ile önce onanmış; daha sonra davalı TCDD Genel Müdürlüğü vekilinin karar düzeltme istemi üzerine, bu istem kabul edilerek 25.03.2009 gün ve E:2009/2453, K:2009/4407 sayılı ilamı ile onama kararı kaldırılarak, bozma kararı verilmiştir.Ne var ki, mahkemece verilen ilk karar, temyiz edenin sıfatı dikkate alındığında Özel Daire'ce onanmakla HUMK'nun 440/III-1.maddesi gereğince kesinleşmiş olduğundan, bu aşamadan sonra Özel Daire'nin yasanın emredici hükmüne aykırı olarak karar düzeltme istemi üzerine onama kararını kaldırarak verdiği bozma kararı vermesi hukuken olanaklı değildir. Bozma içeriğinin kamu düzenine ilişkin olması da, varılan sonucu değiştirmemektedir.Nitekim, Yargıtay'ın yerleşmiş görüşü de aynı yöndedir (Hukuk Genel Kurulu'nun 03.02.1993 gün ve E:1992/1-725, K:1933/25; 07.11.2012 gün ve E:2012/18-322, K:2012/762 sayılı ilamları).Hukuk Genel Kurulu'nda yapılan görüşmede bir kısım üyelerce, görev konusunun kamu düzenine ilişkin olduğu, bu nedenle de her aşamada bu hususun gözetilmesi gerektiği, Özel Daire'nin karar düzeltme aşamasında bozma kararı vermesinde usule bir aykırılığın bulunmadığı ileri sürülmüş ise de; çoğunlukça yukarıda belirtilen gerekçelerle bu görüş benimsenmemiştir.Hal böyle olunca; yerel mahkemece verilen ilk karar, Özel Daire'ce onanarak kesinleştiğinden, sonucu itibariyle doğru olan direnme kararı yerinde olup, onanmalıdır.S O N U Ç : Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçeyle ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı (350,85) TL. ilam harcının temyiz edenlerden davalı idareden alınmasına, 6217 Sayılı Kanun'un 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanun'un 440.maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 18.09.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.