DAVA :
Taraflararasındaki "boşanma, tazminat ve nafaka" davasından dolayı
yapılan yargılama sonunda; İzmir 12. Aile Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair
verilen 18.11.2011 gün ve 2009/900 E. 2011/1050 K. sayılı kararın incelenmesi
davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin
17.09.2012 gün ve2012/1781 E. 2012/21391 K. sayılı ilamı ile;
( … 1-Dosyadaki
yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle
delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalının aşağıdaki
bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-) Davalı 10.02.2010
tarihli oturumda "boşanmak istediğini, ayrıca davacıdan aylık 250 TL
nafaka talep ettiğini" bildirmiştir. Bu beyan, talep edilen nafakaların
tedbir nafakası olduğu açıkça belirtilmedikçe boşanmadan sonraki yoksulluk
nafakası isteğini de kapsamaktadır. Bu durum dikkate alınarak davalının
yoksulluk nafakası isteği hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi
gerekirken istek olmadığından bahisle yazılı şekilde karar verilmesi doğru
bulunmamıştır... ),
Gerekçesiyle
bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama
sonunda,mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk GenelKurulu'nca
incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiğianlaşıldıktan ve
dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü.
KARAR : Dava,
boşanma, tazminat ve nafaka istemlerine ilişkindir. Davacı vekili dava
dilekçesinde özetle, tarafların evlenmelerinden sonra davalının aile dışındaki
konuşmalarda davacı kocasını küçük düşürücü ve onurunu kırıcı sözler sarfetmesi
nedeniyle evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını, müşterek hayatın
davalının kusurlu davranışları nedeniyle çekilmez hale geldiğini beyanla,
tarafların boşanmaları ile davalının onur kırıcı sözleri nedeniyle manevi
tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı asil
duruşmadaki imzalı beyanında özetle, açılan boşanma davasını kabul ettiğini
ancak dilekçe içeriğini kabul etmediğini, davacının evine ve ailesine bakmaması
nedeniyle geçimsizlik meydana geldiğini, boşanmak istediğini ayrıca, aylık 250
TL nafaka ile maddi ve manevi tazminat talep ettiğini beyan etmiştir. Yerel
mahkemece, tarafların eşit kusurlu davranışları nedeniyle evlilik birliği
temelinden sarsıldığından tarafların boşanmalarına, maddi ve manevi tazminat
taleplerinin reddine, talep edilmediğinden yoksulluk nafakası konusunda karar
verilmesine yer olmadığına dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi
üzerine, Özel Daire tarafından yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuş,
mahkemece, yoksulluk nafakasının açıkça ve miktar belirtilmek suretiyle talep
edilmesi gerektiği belirtilerek önceki kararda direnilmiştir.
Direnme hükmü, davalı
vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık,davalının
usulüne uygun olarak yoksulluk nafakası talebi bulunup bulunmadığı noktasında
toplanmaktadır. Davanın yasal dayanağı 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun
"Yoksulluk nafakası" başlıklı 175.maddesidir. Anılan madde uyarınca,
boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla
geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka
isteyebilir. Belirtilmelidir ki, yoksulluk nafakası talebi ile dava açılması,
mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nde bir süreye tabi tutulmamış iken,
01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 178.
maddesinde ise, bir yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Maddeye göre,
evliliğin boşanma ile sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün
kesinleşmesinden itibaren bir yıl içinde zamanaşımına uğrar. Buna
göre,yoksulluk nafakası boşanma kararının kesinleşmesinden sonra hüküm ifade
eden, boşanmaya bağlı fer'i bir hak olduğundan ve 4721 sayılı TMK'nda
boşanmadan sonra talep edilemeyeceğine ilişkin bir hüküm bulunmadığından,
boşanma davası içerisinde istenebileceği gibi, o dava devam ederken ya da
sonuçlandıktan sonra, boşanma hükmünün kesinleşmesinden itibaren bir yıl içinde
bağımsız bir dava ile de istenebilir.
Bu bağlamda,yoksulluk
nafakası takdiri için önce, boşanmaya hükmedilmesi ve sonrasında diğer üç
şartın gerçekleşmiş olup olmadığı araştırılarak sonucuna göre karar vermek
gerekmektedir. Bu üç unsur ise şunlardır. a )Bu konudahüküm tesisi için
öncelikle istek olması gerekmektedir. b )İstekte bulunanın, boşanmaya sebep
olan olaylarda diğer eşten daha ağır kusuru olmaması gerekmektedir. Başka bir
anlatımla nafaka isteyenin boşanmada kusursuz olması veya en azından kusurunun
diğer eş ile eşit düzeyde bulunması gerekmektedir. Şayet boşanma istek
sahibinin tam yada baskın kusuru ile kesinleşmiş ise kendisine yoksulluk
nafakası takdiri mümkün değildir. c )Üçüncü koşul da nafaka isteyenin, boşanma
yüzünden yoksulluğa düşeceğinin kanıtlanmasıdır.
Görüldüğü üzere,
boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olan eşin, kusuru daha ağır olmamak
şartıyla geçimi için diğer eşten mali gücü oranında süresiz olarak yoksulluk
nafakası isteyebilmesi için öncelikle bu konuda bir talebin bulunması
gerekir.Talep yazılı şekilde ve hatta sözlü olarak da yapılabilir. Ancak hukuki
sonuç doğurabilmesi için sözlü isteklerin mahkeme tutanağına geçirilmesi zorunludur.
Hukuk GenelKurulu'nun 22.02.1995 gün 1994/2-876 E. 1995/95 K.; 09.04.2003 gün
2003/2-280E. 2003/274 K. ve 12.06.2013 gün 2012/2-1706 E. 2013/814 K. sayılı
kararlarındada aynı ilkeler benimsenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta
davalı kadın, 10.02.2010 tarihli oturumda "...boşanmak istiyorum, ayrıca
davacıdan aylık 250 TL nafaka talep ediyorum..." şeklinde beyanda
bulunmuş, 03.01.2012 tarihli temyiz dilekçesinde de bu talebinin yoksulluk
nafakasına ilişkin olduğunu belirtmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına,
dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere
ve özellikle davacı vekilinin 03.01.2012 tarihli temyiz dilekçesinde
taleplerinin yoksulluk nafakasına ilişkin olduğunu belirtmiş olmasına göre,
Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması
gerekirken, önceki kararda direnilmesi usulve yasaya aykırıdır. Bu nedenle
direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı
vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma
kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen "Geçici Madde 3"
atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429.
maddesi gereğince Bozulmasına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana
geri verilmesine aynı Kanunun 440. maddesi uyarınca hükmün tebliğinden itibaren
onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.09.2013 gününde
oybirliğiyle karar verildi.