MAHKEMESİ : KÜÇÜKÇEKMECE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 08/07/2009NUMARASI : 2005/723-2009/434Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden maliki olduğu çekişme konusu dubleks meskeni eski eşi olan davalının haksız olarak kullandığını ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğinde bulunmuştur.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, kanıtlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, duruşma isteği değerden reddedildi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; tarafların 1997 yılında boşandıkları, çekişme konusu 1158 sayılı parseldeki 6 nolu dubleks meskenin kayden davacının mülkiyetinde bulunduğu, mahkemece, dava konusu taşınmazda tarafların reşit olan müşterek çocukları E..'nin oturduğunun belirlendiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.Davacı tarafından davalıya çekilen ihtarnamede ve dava dilekçesinde, davalının ikamet adresi olarak çekişme konusu taşınmazın gösterildiği, ihtarnamenin bizzat davalıya, dava dilekçesinin ise, davalı ile birlikte aynı çatı altında oturduğu belirtilen oğlu E..'ye bu adreste tebliğ edildiği, yine davalının cevabi ihtarnamesinde ve davalıyı yargılamada temsil eden vekile ait vekaletnamede de aynı adresin davalının ikamet adresi olarak gösterildiği, davalının ihtarnameye cevabında, dava konusu taşınmazda davacının muvafakati ile müşterek çocukları E.. ile birlikte oturduklarını beyan ettiği, ayrıca, evlilik birliği içerisinde edinilmiş olan taşınmazın bedelini kendisinin ödediğini, davacının cüzi bir katkısının bulunduğunu ileri sürerek, davacı aleyhine tapu iptal ve tescil davası açarak mülkiyet iddiasında bulunduğu, açılan tapu iptal-tescil davasının reddedilerek kesinleştiği, davacı tanıklarının, taraflar boşandıktan sonra taşınmazı sürekli davalının kullandığını ifade ettikleri, davalı tanığı olarak dinlenen müşterek çocukları E..'nin taşınmazı kendisinin kullandığını, davalı babasının ayrı yerde oturduğunu beyan etmekle birlikte adresini bilmediğini söylediği, tüm bu olgular birlikte değerlendirildiğinde, davalının taşınmaza müdahale ettiğinin kabulü gerektiği sonucuna varılmaktadır.Ne varki, dava dilekçesinde taşınmazın değerinin gösterilmediği, sadece istenilen ecrimisil tutarı üzerinden harç alındığı, taşınmazın değeri keşfen belirlendiği halde, keşfen belirlenen değer üzerinden de harç ikmali yapılmadan neticeye gidildiği anlaşılmaktadır.Hemen belirtilmelidir ki, davanın taşınmaz malın aynına ilişkin olduğu ve konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesinin mümkün bulunduğu açıktır. Bu tür bir davada, HUMK.’nun 413 ve 492 Sayılı Harçlar Kanunu’nun 26, 27, 28, 30 ve 32 maddelerinin öngördüğü işlemin yerine getirilmesi ve gerekli olan harcın alınması zarureti vardır.Bilindiği üzere; Harçlar Kanunu harç alınmasını ve tamamlanmasını yanların isteklerine bırakmamış, değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re’sen) gözetilmesini hükme bağlamıştır. 492 Sayılı Kanununun 32.maddesinde ise yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı vurgulanmış 30.madde hükmünde de;”…muhakeme sırasında tespit olunan değerin dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa yalnız o celse için muhakemeye devam olunur; takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. HUMK.’nun 409.maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır” düzenlemesine yer verilmiştir.Oysa, mahkemece değinilen ilkeler ve düzenlemeler gözetilmeksizin ayrıca öngörülen usulü işlemler gerçekleştirilmeksizin sonuca gidilmiştir. Öyleyse, yazılı olduğu üzere verilen kararın yasal olduğu söylenemez.O halde, öncelikle yukarıda açıklanan usuli işlemlerin tamamlanması, ondan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.Davacının, temyiz itirazlarının kabulüyle, hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.12.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.