MAHKEMESİ : ANTALYA 7. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 18/06/2008NUMARASI : 2005/136-2008/193Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden davalılar adına olan 778 parsel sayılı taşınmazın bir kısmının miktarı fazlası devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu ileri sürerek tapu iptal ve tescile karar verilmesini istemiştir.Davalılar, kadastro tespitinin kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini belirtip davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, miktar fazlasının keşfen saptandığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalılar vekilince süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, kayıt miktar fazlası yönünden sicil kaydının iptali ile tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillere göre; genel kadastro sırasında çekişme konusu taşınmaza uygulanan tapu kaydının 3402 Sayılı Yasanın 20. maddesi hükmü uyarınca gayri sabit sınırlı olduğu ve kapsamının miktar ile geçerli bulunduğu, kayıt miktar fazlası üzerinde aynı yasanın 14. maddesinde öngörülen mülk edinme koşullarının gerçekleşmediği belirlenmek suretiyle davanın kabul edilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur.Ancak, 25.2.2009 tarihinde kabul edilip, 14.3.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasanın 2. maddesi ile 3402 Sayılı Yasanın 12. maddesinin 3. fıkrasına eklenen "bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmasızın uygulanır" ve 3. maddesi ile eklenen geçici 10. maddesinin " bu kanunun 12. maddesinin 3. fırkası hükmü devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır" şeklindeki hükmü gözetildiğinde kadastro tespitinin kesinleştiği tarih olan 21.3.1958 ile davanın açıldığı tarihler arasında 3402 Sayılı Yasanın 12.maddesinde sözü edilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu sabittir.O halde; yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler gözetilerek davanın hak düşürücü süreden dolayı reddine; her davanın, açıldığı tarihteki koşullara tabi olacağı ve buna bağlı olarak dava tarihi itibariyle davacının davasında haklı olduğu anlaşıldığından, yargılama giderlerinden sayılan avukatlık ücretinden davalı tarafının sorumlu tutularak karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.Davalıların temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.12.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.