MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 07/04/2010NUMARASI : 2007/473-2010/122Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, muris H..’nın mirasçıları olmalarına karşın, bir kısım davalılar tarafından alınan ve kendilerini mirasçı olarak göstermeyen veraset ilamlarına dayalı olarak 1267, 1331, 1406 ve 1667 parsel sayılı taşınmazlarda intikal işlemleri yaptırıldığını, daha sonra da akrabaları olan davalılardan Z..’ya satış suretiyle temlik ettiklerini ileri, hatalı intikal sonucunda oluşan kayıtların yolsuz olduğunu ileri sürerek, veraset ilamındaki payları oranında iptal ve tescile karar verilmesini istemişlerdir. Davalılar, davanın zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, davalılar adına tescile ilişkin veraset ilamının gerçeği yansıtmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, ketmi verese hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Gerçekten de, miras bırakan Ö..’in 20.01.1980 tarihinde ölümü üzerine, son eşi olan H.. T.. ile ondan olma çocuklarıyla birlikte önceki evliliklerinden olma mirasçılarının bulunduğu, ancak 10.04.1989 tarihinde ölen H.. T.’in mirasçılarını göstermeyen veraset ilamı alarak davalıların taşınmazların intikalini sağladıkları, böylece ketmi verese olgusunun sabit olduğu belirlenerek davanın kabul edilmiş olması kural olarak doğrudur.Ne var ki, mahkemece hükme esas alınan Ankara 5. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 18.12.2009 tarih ve 2007/2289 E. 2008/2561 K. Sayılı hasımlı olarak verilen mirasçılık belgesinde, Ömer mirasçıları olarak sadece H.. T.’in mirasçıları ve bu kişilere ait payların gösterildiği, oysa iptal edilen Ankara 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 26.05.2006 tarih ve 2006/796 E. 2007/770 K. Sayılı mirasçılık belgesinde yer alan Ö..’in diğer mirasçılarının gösterilmediği gibi, miras paylarının ne olduğu da belirlenmemiştir. Hemen belirtilmelidir ki, tapu sicillerinin tutulması kamu düzeniyle ilgilidir. Buna göre, Hakimin doğru sicil oluşturma zorunluluğu bulunduğu izahtan varestedir. Oysa mahkemece önceden alınan Ankara 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 26.05.2006 tarih ve 2006/796 E. 2007/770 K. Sayılı ve Gerede Sulh Hukuk mahkemesi’nin 18.04.1989 tarih ve 1989/343 E. 1989/288 K. Sayılı mirasçılık belgeleri iptal edildiğine göre, gerek mirasçıları ve gerekse paylarını doğru olarak gösterecek şekilde mirasçılık belgesinin hükme esas alınması gerekir. Ancak yukarıda da değinildiği üzere Ankara 5. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 18.12.2009 tarih ve 2007/2289 E. 2008/2561 K. Sayılı mirasçılık belgesinde; Ö. T.’in mirası 2688 pay kabul edildiği halde, hüküm fıkrasına yalnız H.. T.’in mirasçılarının payları gösterilmekle beraber, Ö..’in diğer mirasçılarına yer verilmediği gibi pay oranları da gösterilmemiş ve mahkemece doğru mirasçılık ilişkisini saptamayan mirasçılık belgeleri üzerinden yaptırılan bilirkişi incelemesine ilişkin rapor hükme esas alınarak neticeye gidilmiştir.Öyleyse, hükme esas alınan bilirkişi raporu ve hasımlı mirasçılık belgesinin hüküm kurmaya elverişli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.Hal böyle olunca, Ö.. T..’den itibaren tüm mirasçıları ve miras paylarını gösterir şekilde mirasçılık belgesi ibraz edilmek üzere davacı tarafa olanak tanınması, ibraz edildiğinde paydaşların pay oranlarının fazlalığı ve elbirliği ile mülkiyete tabi olduğu da gözetilerek, içlerinde tapudan anlayan bilirkişinin de bulunduğu heyet aracılığıyla tetkikat yaptırılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ve hükme elverişli olmayan bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle karar verilmiş olması doğru değildir. Davalıların bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.