MAHKEMESİ : KAYSERİ 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 24/07/2008NUMARASI : 2008/31-2008/262Taraflar arasında görülen davada;Davacı-karşı davalı, 571, 572, 573, 525,526,527,528,473,475, 476,477, 478, 482, 461, 468, 246, 251, 566,541, 430, 428,720, 719, 314 ve 394 parsel sayılı taşınmazların hakem sıfatıyla görülen davada Hazine’ye aidiyetine karar verildiğini, ancak tescil kararı verilmediğini ileri sürerek taşınmazların anılan karar gereğince Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalı-karşı davacı, aleyhlerine açılan davanın reddini savunmuş, açılan karşı dava ile de, çekişme konusu taşınmazların 3508 Sayılı Yasa uyarınca belediyeye devri gereken yerlerden olduğunu ileri sürerek, belediye adına tescile karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, hakem sıfatıyla görülen davada verilen kararla, taşınmazların Hazine’ye ait olduğuna karar verildiği, kesinleştiği ve kararın kesin hüküm oluşturduğu gerekçeleriyle asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davalı-karşı davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, 571, 572, 573, 525,526,527,528,473,475, 476,477, 478, 482, 461, 468, 246, 251, 566,541, 430, 428,720, 719, 314 ve 394 parsel sayılı taşınmazların Hazine adına tescili, karşı dava ise Melikgazi Belediyesi adına tescili isteğine ilişkindir.Mahkemece davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiştir.Bilindiği üzere; Tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve HUMK.nun 376. maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne varki, uygulamada söz konusu yasanın 38l. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde HUMK.nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Dava dilekçesinde; 571, 572, 573, 525, 526, 527, 528, 473, 475, 476, 477, 478, 482, 461, 468, 246, 251, 566, 541, 430, 428,720, 719, 314 ve 394 parsel sayılı taşınmazlar dava konusu edilmiş, mahkemece de kısa kararda davanın kabulüne karar verildiği halde, gerekçeli kararın hüküm fıkrasında 461, 246, 251, 541 ve 428 parsel sayılı taşınmazlar hüküm kapsamına alınmamış, olumlu ya da olumsuz hüküm oluşturulmamıştır. Bu şekilde, değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek; kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir. Hal böyle olunca, hükmün 10.04.1992 gün, 1992/7 Esas, 1992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.12.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.