MAHKEMESİ : SAMSUN 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 06/07/2010NUMARASI : 2008/80-2010/292Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, kayden dava konusu 54 parselde birleştirilmiş 5 adet dükkanın maliki olduklarını, taşınmazları davalılardan oğulları olan Ş. tarafından sahte kira sözleşmeleri ile diğer davalılara kiraya verilerek haksız olarak kullanıldığını ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerinde bulunmuşlardır. Birleşen davada davacı Ş. dava konusu taşınmazlara zorunlu ve faydalı masraflar yaptığını ileri sürerek masrafların tazmini isteğinde bulunmuştur. Davalılar,taşınmazda kiracı olduklarını belirterek davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, birleşen davanın reddine, asıl dava yönünden tüm davalılara karşı istenilen ecrimisil talebinin reddine, davalılar H., S. taşınmazı boşalttıklarından elatmanın önlenmesi isteği konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, davacı S.’nın davalı Ş. aleyhine açtığı elatmanın önlenmesi davasının reddine, davacı N.’in davalılar Ş. ve F.. aleyhine, davacı S.’nın davalı F. aleyhine açtığı elatmanın önlenmesi davasının kabulüne karar verilmiştir. Karar, davacılar vekili ve davalılar Ş. ve F. vekilleri tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ’ün raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.Asıl dava çaplı taşınmazlara elatmanın önlenmesi ve ecrimisil, birleşen dava zorunlu ve faydalı masrafların tahsili isteğine ilişkindir. Mahkemece asıl davanın kısmen kabul; kısmen reddine, birleşen davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğinden toplanan delillerden, davacılardan S.’nın dava konusu 54 parselde bulunan 5 ve 6 nolu bağımsız bölümlerin, N.’in ise 7,8 ve 9 nolu bağımsız bölümlerin malikleri oldukları, dava konusu 5 adet bağımsız bölümün duvarlarının yıkılması suretiyle birleştirilerek tek bölüm halinde kullanıldığı, davalıların dava konusu taşınmazlarda kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir haklarının bulunmadığı görülmektedir. Davacılardan S. maliki bulunduğu bağımsız bölümleri dava dışı gelini N..’ya kiraladığını, davalılardan oğlu Ş.’in kira sözleşmesine kendi ismini ekleyerek sahte kira sözleşmesiyle dava konusu taşınmazlarla birlikte diğer davacı N..’e ait bağımsız bölümlere de haksız olarak müdahale ettiğini, diğer davalılara sahte kira sözleşmeleriyle kiraladığını ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır. Mahkemece davalılardan H..ve S..’ın dava konusu taşınmazları yargılama sırasında boşalttıkları gözetilerek karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalılardan F..’nın da dava konusu bağımsız bölümlere haklı ve geçerli bir nedene dayanmaksızın elattığı saptanarak yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması da doğrudur. F.. temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine. Ancak, davacılar,dava dışı gelinleri N. ile kira sözleşmesi yaptıklarını bildirmişler, davalı Ş. ise davacı S. ile kira ilişkisi bulunduğunu savunmuş, bununla ilgili 2 adet kira sözleşmesi ibraz etmiştir. Ne varki bu kira sözleşmelerindeki imzanın kayıt maliki S.’ya ait olup olmadığı diğer bir deyişle S. ile Ş. arasında bir kira ilişkisinin olup olmadığı araştırılmamıştır. Bu durumda dosyaya ibraz edilen 2 adet kira sözleşmesindeki imzaların taraflara ait olup olmadığının h.. şeklinde incelenerek ve gerektiğinde sahtelik iddiası bakımından Adli Tıp Kurumundan rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gereklidir. Öte yandan,ecrimisil isteği red edilmiş ise de, yapılacak inceleme sonucu, Ş. ile kira ilişkisinin olmadığının saptanması halinde ecrimisil isteği yönünden de diğer tüm davalılar hakkında işgalin başlangıcı ile dava tarihi arasındaki süre gözetildiğinde bu tasarrufun onaya (muvafakata) dayalı olduğu sonucu çıkarılacak kadar uzun bir süre olamayacağı açıktır. Bu durumda; tüm davalılar bakımından ecrimisil isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekecektir. Birleşen dava bakımından ise, S. ile Ş. arasında bir kira ilişkisinin varlığının kanıtlanması durumunda, Ş. tarafından 5 ve 6 nolu bağımsız bölümlere yapılan imalatlar bakımından TMK’nun 994. maddesi, eğer bir kira ilişkisi yok ise TMK’nun 995. maddesi hükümlerinin gözetilerek uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması gerekeceği açıktır. Hal böyle olunca, yukarıda değinilen tüm bu hususlar göz ardı edilerek ve eksik araştırma ile yetinilerek yazılı biçimde karar verilmesi doğru değildir. Tarafların bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle HUMK’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,16.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.