Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13493 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 11831 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ: ADANA 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 06/05/2010NUMARASI : 2010/193-2010/295Taraflar arasında görülen davada;Davacı, maliki olduğu 1561 ada 44 sayılı kadastral parselinin de içerisinde yer aldığı alanda yapılan imar uygulaması ile oluşan 4438 ada 31 sayılı imar parselinin davalı adına tescil edildiğini, ancak anılan şuyulandırma işleminin idari yargı yerinde iptal edilerek kesinleştiğini ve böylece davalı adına tescilin yolsuz hale geldiğini ileri sürerek, tapu iptali ile kadastral duruma dönülerek 1561 ada 44 sayılı parselin adına tescilini istemiştir. Davalı, iptal kararları gereğince dava konusu alanda yeni bir imar uygulaması yapıldığını ve davacının dava açmakta hukuki bir yararının bulunmadığını belirtip, davanın reddini savunmuştur. Davanın kabulüne dair önceden verilen kararın Dairece; "...yargılama sırasında çekişmeli taşınmazlarla ilgili olarak yeni bir imar uygulamasının yapıldığı ve oluşan yeni imar parsellerinin 28.09.2009 tarihinde tescillerinin yapıldığı; son yapılan imar işleminin ayakta durduğu, başka bir ifadeyle geçerliliğini koruduğu gözetildiğinde eldeki davanın dinlenme olanağının kalmadığı açıktır. Hal böyle olunca, her dava açıldığı tarihteki koşullara tabi olup, dava tarihi itibariyle davacının davasında haklı olduğu ve davacının harç ve yargılama giderleri ile bu giderlerden sayılan avukatlık ücretinden sorumlu tutulamayacağı, anılan giderlerin davalıya yükletilmesi gerekeceği gözetilerek davanın reddine karar verilmesi..." gereğine değinilerek bozulması üzerine, mahkemece bozmaya uyularak davanın reddine karar verilmiştir. Karar, taraflarca süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, imar uygulamasının idari yargı yerinde iptalinden kaynaklanan kadastral parselin ihyasına yönelik tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin olup; her ne kadar Dairece, yargılama sırasında yeniden yapılan imar uygulamasının sicile yansıdığı ve yeni imar parsellerinin oluştuğu, son yapılan bu imar uygulamasının ayakta olduğu ve aksi yönde herhangi bir bilgi ve belgenin dosyaya sunulmadığı gözetilerek ve dosya kapsamı itibariyle verilen bozma kararı doğru ve mahkemece bu bozma kararı doğrultusunda hüküm kurulmuş ise de; davacı idare vekilinin temyiz dilekçesinde bildirdiği Adana 2. İdare Mahkemesi’nin dosya numaraları ve temyiz dilekçesine eklediği anılan Mahkemenin 2009/1433 esas sayılı dosyasına sunulan bilirkişi heyeti raporuna göre, yargılama sırasında yapılan ve sicillerin dayanağını oluşturan son imar uygulamasının iptali isteğiyle de idari yargı yerine başvurulduğu anlaşılmaktadır.Öyle ise, anılan davalar sonucunda tapu kayıtlarının dayanağı olan imar işlemi iptal edildiği takdirde sicillerin yolsuz tescil durumuna düşeceği kuşkusuzdur. O halde, çekişmeli taşınmazla ilgili idari yargı yerinde görülmekte olan davaların sonucunun beklenmesi gerekeceği de kuşkusuzdur. Hal böyle olunca, dava konusu taşınmaza ilişkin sicil kaydının illeti olan imar işleminin iptaliyle ilgili idari yargı yerinde görülen davaların sonucunun beklenmesi, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davalının temyiz itirazlarının reddine, davacının temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.