DAVA : Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan
yukarda tarih ve numarası yazılı itirazın iptali davasına dair karar,
davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün
kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, kira alacağının tahsiline yönelik
icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece
itirazın iptali isteminin kısmen kabulüne karar verilmiş olup hüküm
davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Takibe dayanak yapılan ve hükme esas alınan 28.2.2008 başlangıç
tarihli ve üç yıl kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında bir
uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmenin özel koşullar 6 maddesinde “bir
aya ait kiraların ödenmesinde temerrüde düşüldüğünden tüm dönem
kiralarının ihtarsız olarak muacceliyet kesbedeceği”
kararlaştırılmıştır. Davacı 8.2.2012 tarihinde başlattığı icra takibiyle
ödenmeyen 2010 ocak ve şubat ayları kira bedeli ile ile muaccel olan
dönem sonuna kadar olan kiraların tahsilini istemiştir.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanun’unun kiracı aleyhine düzenleme
yasağı başlıklı 346. maddesinde; kiracıya kira bedeli ve yan giderler
dışında başka bir ödeme yükümlülüğü getirilemeyeceği, özellikle kira
bedelinin zamanında ödenmemesi halinde ceza koşulu ödeneceğine veya
sonraki kira bedellerinin muaccel olacağına dair anlaşmaların geçersiz
olduğu, 6101 Sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli
Hakkında Kanun’un Geçmişe etkili olma başlıklı 2. maddesinde; Türk
Borçlar Kanun’unun kamu düzenine ve genel ahlaka dair kurallarının
gerçekleştikleri tarihe bakılmaksızın bütün fiil ve işlemlere
uygulanacağı, aynı kanunun görülmekte olan davalara dair uygulama
başlıklı 7. maddesinde de; Türk Borçlar Kanun’unun kamu düzenine ve
genel ahlaka dair kurallarıyla geçici ödemelere dair 76’ncı, faize dair
88’nci, temerrüt faizine dair 120. ve aşırı ifa güçlüğüne dair 138.
maddesinin görülmekte olan davalara da uygulanacağı hüküm altına
alınmıştır. Kiracıyı koruma amacıyla getirilen T.B.K.nun 346.
maddesindeki bu yasal düzenlemenin kamu düzenine dair olduğu
kuşkusuzdur. Bununla birlikte 6217 Sayılı Kanunun geçici 2. maddesinde
değişiklik yapan 6353 Sayılı Kanunun 53. maddesine göre; kiracının Türk
Ticaret Kanununda tacir olarak sayılan kişilerle özel hukuk ve kamu
hukuku tüzel kişileri olduğu işyeri kiralarında 6098 Sayılı Türk Borçlar
Kanununun 323, 325, 331, 340, 343, 344, 346 ve 354. maddelerinin
1.7.2012 tarihinden itibaren 8 yıl süreyle uygulanamayacağı, bu halde
kira sözleşmelerinde bu maddelerde belirtilmiş olan konulara dair olarak
sözleşme serbestisi gereği kira sözleşmesi hükümlerinin tatbik
olunacağı da öngörülmüştür.
6102 Sayılı T.T.K.nun 12. maddesine “bir ticari işletmeyi, kısmen
de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir ticari işletmeyi
kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan
araçlarıyla hakla bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil
ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa
bile tacir sayılır. Anılan Kanunun 11. maddesinde “Ticari işletme,
esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef
tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir.
Ticari işletmeyle esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca
çıkarılacak kararnamede gösterilir.” 15. maddesinde de ” İster gezici
olsun ister bir dükkanda veya sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun,
ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedeni çalışmasına dayanan ve
geliri 11. maddenin 2. fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede
gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi
esnaftır.” düzenlemesi bulunmaktadır. Bir kimsenin Vergi Usul Kanunu’na
göre esnaf sayılması, T.T.K.yönünden de esnaf kabul edilmesini
gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir
olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak
da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez.
Bu sebeple mahkemece yukarda açıklanan hususlar üzerinde durularak
sonucuna göre muaccel aylar kirası talebi hakkında bir karar verilmesi
gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm verilmesi doğru
değildir. Hüküm bu sebeple bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda 2 ve 3 numaralı bentte açıklanan
sebeplerle temyiz itirazlarının kabulüyle 6100 Sayılı H.M.K.ya 6217
Sayılı Kanunla eklenen geçici 3. madde hükmü gözetilerek H.U.M.K.nın
428. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istenmesi halinde peşin alınan
temyiz harcının temyiz edene iadesine, 16.02.2015 tarihinde
oybirliğiyle karar verildi.