Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 1339 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 13894 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİDAVA TÜRÜ : İTİRAZIN İPTALİTaraflar arasında görülen itirazın iptali davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'nin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatının tahsili isteğine ilişkindir.Davacı,... İcra Müdürlüğünün 2010/11899 Esas sayılı dosyası ile davalı aleyhine icra takibi başlattığını, davalının icra takibine haksız itirazı üzerine takibin durmasına karar verildiğini ileri sürerek itirazın iptaline, icra takibinin devamına ve alacağın %40'ından az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.Davalı,davanın reddini savunmuştur.Mahkemece davanın reddine ilişkin verilen 27/09/2011 tarihli karar Yargıtay 3. Hukuk Dairesince; “...İlamsız icra takibinin taşınmazın bulunduğu yer olan ...te yapılmış bulunmasına göre davalının icra takibindeki yetki itirazının reddi ile davanın İİK.nun 67/1.maddesi hükmü gereğince görülüp esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile sonucundan anlaşılacak şekilde yetkiye ilişkin itirazın kaldırılması davasının reddi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir...” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda iddianın ispatlandığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten, son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun (HUMK) 388, 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 298. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu HUMK'nun 389., yine HMK'nin 297/2. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.Ne var ki, uygulamada HUMK'nun 381.maddesinin son fıkrasının HMK'nin 294.maddesinin getirdiği imkândan faydalanarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağı geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.İşte bu gibi hallerde, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin ... 141. maddesi ile HMK'nin yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum oluşturur. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.Somut olayda, değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek, kısa kararda kısmen kabul edilen miktar bakımından değer belirtilmediği halde, gerekçeli kararda 7.820,40 TL'ye hükmedilerek kısa karar ile çelişkili olarak gerekçeli karar yazılmış olması doğru değildir.Davalı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün l0.4.l992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.