Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13385 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 8239 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : ÜMRANİYE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 30/12/2009NUMARASI : 2008/564-2009/713Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada; Davacı, kayden maliki olduğu 770 parsel sayılı taşınmaza davalıların beton dökmek mermer bolaklarını depolamak suretiyle müdahale ettiklerini ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğinde bulunmuştur.Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, dava ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 14.12.2010 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat M.. E.. B.. geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillere göre, çekişme konusu 770 parsel sayılı taşınmaza el atmanın önlenmesi ve ecrimisil isteği ile eldeki davanın açıldığı, ne var ki, dava dilekçesinde dava değeri olarak istenilen ecrimisil miktarının belirtildiği, elatılan taşınmazla ilgili bir değer gösterilmediği; çekişmeli taşınmazın keşfen belirlenen değeri üzerinden de harç alınmaksızın neticeye gidildiği anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, 492 Sayılı Harçlar Yasasının 16.maddesinde, elatmanın önlenmesi davalarında elatmanın önlenmesiyle birlikte ecrimisil istendiği takdirde, dava değerinin her iki isteğin toplamından ibaret olacağı hükmü öngörülmüştür.Hemen belirtilmelidir ki, el atmanın önlenmesi isteğinin taşınmaz malın aynına ilişkin olduğu ve konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesinin mümkün bulunduğu açıktır.Bu tür bir davada, HUMK.’ nun 413 ve 492 sayılı Harçlar Kanununun 26, 27, 28, 30 ve 32 maddelerinin öngördüğü işlemin yerine getirilmesi ve gerekli olan harcın alınması zarureti vardır.Harçlar Kanunu harç alınmasını veya tamamlanmasını yanların isteklerine bırakmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re’sen) gözetilmesini hükme bağlamıştır.492 Sayılı Kanunun 32.maddesinde ise yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı vurgulanmış 30.madde hükmünde de “…muhakeme sırasında tespit olunan değerin dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa yalnız o celse için muhakemeye devam olunur; takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. HUMK.’ nun 409.maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır.” düzenlemesine yer verilmiştir.Oysa, mahkemece değinilen ilkeler ve düzenlemeler gözetilmeksizin ayrıca öngörülen usulü işlemler gerçekleştirilmeksizin sonuca gidilmiştir.Öyleyse, el atmanın önlenmesi isteği yönünden yazılı olduğu üzere verilen kararın yasal olduğu söylenemez. Hal böyle olunca, el atmanın önlenmesi isteği yönünden taşınmazın keşfen belirlenen değeri üzerinden yukarıda açıklandığı şekilde işlem yapılması, ondan sonra bir hüküm kurulması gerektiği halde, yazılı şekilde sonuca gidilmesi doğru değildir. Davalıların temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına,14.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.