Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13384 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 8532 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : KARŞIYAKA(KAPANAN) 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 07/05/2009NUMARASI : 2008/92-2009/127Taraflar arasında görülen davada; Davacı, kayden maliki olduğu 4 ve 5 parsel sayılı taşınmaza, davalının, haksız olarak kullanmak ve bina yapmak suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğinde bulunmuştur.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, tecavüzlü durumun imar uygulaması sonucu oluşmuş olduğunun belirlendiği gerekçesiyle; elatmanın önlenmesine, depo edilen muhtesat bedelinin davalıya ödenmesine, ecrimisil isteğinin reddine karar verilmiştir. Karar, davalı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 14.12.2010 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat Mehmet Şan geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, çaplı taşınmazlara elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir. Mahkemece, elatmanın önlenmesi isteğinin kaim bedel depo ettirilmek suretiyle kabulüne, ecrimisil isteğinin reddine karar verilmiştir.Gerçektende, davalının kendi kadastral parseline yapmış olduğu muhtesatların imar şuyulandırması neticesinde, davacıya özgülenen ve sicil kaydı tesis edilen çekişme konusu 4 ve 5 nolu imar parselleri içerisinde kaldığı belirlenerek, muhtesattan kaynaklanan kaim değer tespit edilmek suretiyle bu bölüm ile birlikte bu bölümün dışında kalan bölüme el atmanın önlenmesine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine. Ancak, davalının, imar şuyulandırması sonucunda oluşan muhtesatları kullanırken bu kullanmayı zorunlu kılan bölüm veya bölümler dışına çıkarak taşınmazın diğer bölümlerini de haklı ve geçerli bir sebebi olmaksızın tasarruf ettiği keşfen sabittir.Hemen belirtilmelidir ki; davalının, kendi taşınmazına yapmış olduğu muhtesatların, imar uygulaması sonucu davacıya özgülenen taşınmazlar içerisinde kaldığı belirlendiğine göre, imar şuyulandırma işleminin, idarenin kamusal tasarrufuna dayanması nedeniyle, bu muhtesatların kullanılmasına ilişkin olarak davalının dava açılmasına sebebiyet verdiği kabul edilemez.Bu durumda, davalının, yargılama gideri, harç ve avukatlık ücretinden bu bölümler bakımından sorumlu tutulmasına olanak yoktur.Hal böyle olunca, davalının, yukarıda sözü edilen muhtesatların kullanılması bakımından zorunluluk teşkil eden alanın dışına çıkarak el attığı bölümlerin değeri gözetilerek, yargılama gideri, yargılama giderinden sayılan avukatlık ücreti ve harçtan sorumlu tutulması gerekirken, imar şuyulandırması sonucu davacının taşınmazları içerisinde kalan bölüm değeri de dava değeri olarak kabul edilip, hüküm altına alınması doğru değildir. Davalının, bu yöne ilişkin temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 14.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.