Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13383 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 8245 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : İSTANBUL 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 24/01/2013NUMARASI : 2012/111-2013/13Taraflar arasında görülen alacak davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ................... raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;-KARAR-Dava, 5737 sayılı Yasanın 17. maddesine dayalı olarak açılan taşınmazın aslının vakıf olduğunun tespiti ile kayyıma ödenen kamulaştırma bedelinin ferileriyle birlikte tahsili isteğine ilişkindir.Mahkemece, iddianın kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu 80 parsel sayılı arsa vasıflı taşınmazın “Veli oğlu Halil” adına 03.02.1955 tarihinde 28 Teşrinievvel 317 tarihli kayda dayalı olarak kadastro ile tescil edildiği, tapu kaydında Harameyn Şerefeyn Vakfından olduğuna ilişkin şerh bulunduğu, kayıt malikine Fatih 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 20.05.2010 tarihli ve 2010/182 Esas, 2010/609 sayılı kararı ile Defterdarın kayyım olarak atandığı, öte yandan taşınmazın kamulaştırma nedeniyle Fatih 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/351 Esas, 2011/11 sayılı kararı ile dava dışı Toplu Konut İdaresi Başkanlığı adına tesciline karar verildiği ve hükmün 21.02.2012 tarihinde kesinleştiği, davacı Vakıflar İdaresinin 5737 sayılı Yasanın 17. maddesine dayalı olarak kayyıma ödenen kamulaştırma bedelinin ferileriyle birlikte tahsili istemiyle eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere; 5737 sayılı Yasanın 17. maddesinde “Tasarruf edenlerin veya maliklerin mirasçı bırakmadan ölümleri, kaybolmaları, terk veya mübadil gibi durumlara düşmeleri halinde icareteynli ve mukataalı taşınmaz malların mülkiyeti vakfı adına tescil edilir.” hükmüne yer verilmiş olup, anılan yasal düzenleme uyarınca taşınmazın vakfı adına tesciline karar verilebilmesi ya da bedelinin vakıflar idaresine ödenmesi için kayıt maliklerinin gaip olup olmadıkları, mirasçılarının bulunup bulunmadığının saptanması gerektiği kuşkusuzdur.Somut olaya gelince, mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler ile birlikte değerlendirildiğinde hüküm vermeye elverişli olduğunu söyleyebilme imkanı yoktur. Şöyle ki, kayıt maliki “Halil oğlu Veli”nin gaip kişilerden olup olmadığı, mirasçısı bırakıp bırakmadığı konusunda araştırma yapılmamıştır../..Hâl böyle olunca, çekişme konusu 80 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitine dayanak tüm kayıtların ilk tesisinden itibaren merciinden temini, ayrıca dayanak belgeler arasında kayıt malikinin kimlik bilgilerinin tespitine yarar bilgilerin bulunup bulunmadığının sorulması, bu bilgilerden yararlanmak suretiyle nüfus müdürlüğü ve zabıta marifetiyle araştırma yapılması, taşınmazın kimin tasarrufunda olduğunun belirlenerek 5737 sayılı Yasanın 17.maddesinde belirtilen koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin açıklığa kavuşturulması ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken anılan hususların gözardı edilmiş olması doğru değildir.Kabule göre de, davanın niteliği itibariyle kayyımın davada yasal hasım konumunda olduğu gözetilmeksizin harç, yargılama gideri ve bu giderlerden sayılan vekalet ücretinden sorumlu tutulmuş olması isabetsizdir.Davalının temyiz itirazının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.