Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13382 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 8713 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : ANKARA 18. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 18/11/2009NUMARASI : 2009/11-2009/414Taraflar arasında görülen davada; Davacı, 3 parsel sayılı taşınmazdaki payını ölünceye kadar bakma şartlı olarak davalı oğullarına bağışladığını, ancak işlem sırasında hataya düşürüldüğünü, muvazaalı olarak devrin satış şeklinde yapıldığını, temliki işlemin gerçek iradesine uygun yapılmadığını ileri sürerek, tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur. Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalı A.A..ile davalı S. A. vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 14.12.2010 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat K.. İ. E. ile temyiz edilen vekili Avukat U. A.geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz eden davalı asil gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Bilindiği üzere; iradeyi fesada uğratan (ifsad eden) sebeplere dayalı olarak açılan davanın Borçlar Kanununun 31.maddesi hükmü uyarınca 1 yıllık süre içerisinde açılması gerekir. Anılan süre, hak düşürücü süre olup, HUMK'nun 188/2.maddesi uyarınca olumsuz dava şartı olduğu gözetilerek re'sen dikkate alınması gerekeceğinde kuşku yoktur. Somut olaya değinilen ilkeler ışığında bakıldığında, davacı C.'nın oğullarından dava dışı V. Y.'in, eldeki davanın tarafları olan davacı C. ve davalılar aleyhine açtığı Ankara 11.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/27 esas sayılı tapu iptal ve tescil davasının yargılaması sırasında, davacı C.'nın, 13.03.2007 tarihli oturumda anılan davanın konusu 4 sayılı parseldeki payı ile birlikte eldeki davaya konu edilen 3 parsel sayılı taşınmazdaki payını, davalı çocukları A. A. R. ve S. A.ye temlikinin gerçekte bağış olduğunu, ancak tapuda satış olarak gösterildiğini beyan ettiği anlaşılmaktadır. Öyleyse, davacı C.'nın hileye düşürüldüğünü bu tarih (13.03.2007) itibariyle bildiği, buna göre de eldeki davanın açıldığı 09.01.2009 tarihi itibariyle Borçlar Kanununun 31 maddesinde öngörülen 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği kabul edilmek suretiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, değinilen bu husus gözardı edilerek davanın kabulüne karar verilmesi isabetsizdir. O halde, davalılardan R.'nın kararı temyiz etmediği ve davacı yararına oluşan kazanılmış hak olgusu da gözetilerek bir karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır. Davalılar A. A. ve S. A.'nin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 14.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.