Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 13380 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 12077 - Esas Yıl 2009
MAHKEMESİ : EDREMİT 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,TARİHİ : 01/07/2009NUMARASI : 2007/690-2009/407Taraflar arasında görülen davada;Davacı, davalı adına kayıtlı olan 579 parsel sayılı taşınmazın 210 m2 lik kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığını ileri sürüp, anılan kısmın tapusunun iptali ile davalının bu bölüm üzerindeki elatmasının önlenmesini istemiş.20.3.2009 tarihli ıslah dilekçesiyle, keşfen belirlenen kıyı kenar çizgisindeki tecavüzlü miktar üzerinden tapu iptali ve elatmanın önlenmesi isteğinde bulunmuştur.Davalı, davanın reddini savunmuş, ıslah talebinide kabul etmediğini beyan etmiştir.Mahkemece, davanın devamı sırasında yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasanın Kadastro Kanununun 10.geçici maddesini ve 12.maddesini değiştirdiği ve buna göre taşınmazın ve tarafların niteliğine bakılmaksızın tespit tutanağının kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmesinden sonra açılan davaların görülemeyeceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı Hazine vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, 3621 Sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptali ve elatmanın önlenmesi isteğine ilişkin olup, henüz kesin hüküm halini almamış davalara da uygulanacağı öngörülen 14.3.2009 tarihinde yürürlüğe giren 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 12/3 maddesine ilaveler getiren 5841 Sayılı Yasa hükümleri gözetilmek suretiyle davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.Davacı Hazinenin bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.Ancak, her dava açıldığı tarihteki koşullara tabidir. Mahkemece, 28.11.2997 tarih 5/3 Sayılı İnançları Birleştirme Kararı uyarınca belirlenen kıyı kenar çizgisine göre taşınmazın bir bölümünün 3621 Sayalı Yasanın 4.maddesinde tarifi yapılan kıyıda kaldığı görülmektedir. O halde, bu belirlemeye göre davacı Hazinenin dava tarihi itibariyle davasında haklı olduğu sabittir. Nevarki, sonradan yürürlüğe giren yasa uyarınca davanın reddine karar verilmiş olması davacının harç ve yargılama giderleri ile bu giderlerden sayılan avukatlık ücretinden sorumlu tutulmasını gerektirmez. Hal böyle olunca, haklılık oranına göre paylaştırılacak yargılama giderleri, harç ve davada vekil ile temsil edilen davacı yararına avukatlık ücretinin takdir ve tayin edilerek davalının sorumlu tutulması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Davacının, bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 17.12.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.