Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13376 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 11527 - Esas Yıl 2009





MAHKEMESİ : İZMİR 10. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,TARİHİ : 09/07/2009NUMARASI : 2008/192-2009/267Taraflar arasında görülen davada;Davacı, ortak miras bırakanın 14862 parsel sayılı taşınmazdaki 2/6 payını 22.10.2007 tarihinde ve ölünceye kadar bakma akdi ile davalı kızına temlik ettiğini, ancak yapılan işlemin kendisinden mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürüp, tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis isteğinde bulunmuştur.Davalı, iddiaların doğru olmadığını, ölünceye kadar bakma akdinin gerçek iradeyi yansıttığını, akdin gereklerini yerine getirerek miras bırakana baktığını belirtip, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, muvazaa olgusu sabit görülerek, davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; tarafların ortak miras bırakanı A.A..’ın, 14862 parsel sayılı taşınmazdaki 2/6 payını 22.10.2007 tarihinde ölünceye kadar bakma akdi ile davalı kızına temlik ettiği anlaşılmaktadır.Davacı, anılan temliki işlemin kendisinden mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Bilindiği üzere; ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. (B.K.m.5ll).Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusuda bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer.(B.K.m.5l4).Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de, muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, aslolan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır.(B.K.m.l8). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun l.4.l974 gün ve l/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur. Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın,tüm mamelekine oranı,bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir. Somut olaya gelince; miras bırakanın 1932 doğumlu olup, akit tarihinde 75 yaşında olduğu, önceden davacı oğlu ile aynı binada farklı dairelerde yaşadıkları, ancak oğlu ile arasının iyi olmadığı, davacının eşinin murisle ilgilendiği, miras bırakanın 2007 Temmuz ayına kadar ihtiyaçlarını kendisi karşılayabilmekte iken, bu tarihten sonra kronik kalp ve böbrek yetmezliği, anemi ile şeker ve hipertansiyon hastalıklarının artması nedeniyle çeşitli hastanelerde yatarak tedavi gördüğü, haftada üç kez diyalize bağlandığı, bakıma muhtaç hale geldikten sonra temliki işlemi yaptığı ve davalının gerek evine alıp bakmak gerekse hastanede refakatçı olarak yanında kalmak suretiyle akdin yükümlülüklerini yerine getirdiği, çekişmeli taşınmazda mirasbırakana eşinden intikal etmesi gereken payın da bulunduğu dosya kapsamıyla sabittir.O halde; belirlenen bu olgular yukarıda değinilen ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, miras bırakanın gerçek irade ve amacının, bakılıp gözetilmesini temin etmek olduğu sonucuna varılmaktadır. Öyleyse böylesi bir işlemde, muvazaadan ve mirasçıdan mal kaçırma amacından söz edilemeyeceği gibi, ölünceye kadar bakma akdi ivazlı işlemlerden olup, davalının edimini yerine getirmiş olması nedeniyle saklı paya tecavüz kastı ile hareket edilmediği anlaşıldığına göre, tenkis hükümlerinin uygulama olanağının da bulunmadığı kuşkusuzdur.Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.12.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.