Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 13375 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 11011 - Esas Yıl 2009
MAHKEMESİ : KARTAL 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 06/05/2009NUMARASI : 2006/236-2009/198Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, miras bırakanın 2124 ada 2 parsel 10 nolu bağımsız bölümünü sefatından önce birlikte yaşadığı davalıya satış suretiyle intikal ettirdiğini, ancak yapılan işlemlerin kendilerinden mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, ayrıca davalı adına aynı parselde 1/10'ar payla kayıtlı 11 e 12 nolu bağımsız bölümler bakımından da danışıklılığın görüleceğini ileri sürüp, tapu iptali ve miras payları oranında tescil isteğinde bulunmuşlardır.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, muvazaa olgusu sabit görülerek davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve HUMK.nun 376. maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Nevarki, uygulamada söz konusu yasanın 38l. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde HUMK.nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa kararda, “davanın kabulüne,...2124 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki davalı E.Ç.. adına olan tapu kaydından… ” iptal ve tescile, gerekçeli kararda ise, “ davanın kabulüne,…2124 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki 10 nolu bağımsız bölümün tümü ile 11 ve 12 nolu bağımsız bölümün 1/10’ar payı davalı E. Ç.. adına olan tapu kaydından…” iptal ve tescile şeklinde kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir.Hernekadar mahkemece anılan hususla ilgili 18.05.2009 tarihinde maddi hata düzeltme kararı verilmiş ise de, bu karar yok hükmünde olup, kısa-gerekçeli karar çelişkisinin böylesi bir kararla düzeltilmesine yasal olanak yoktur.Hal böyle olunca, hükmün l0.4.l992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,… alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.12.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.