MAHKEMESİ : ANTALYA 8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 10/11/2008NUMARASI : 2008/178-2008/365Taraflar arasında görülen davada;Davacı, maliki olduğu 16 nolu bağımsız bölümü harici olarak davalı Z..'ye sattığını, onunda diğer davalı İ..'a sattığını söyleyerek devir için kendisinden vekaletname istediğini, ancak satış bedelinin kendisine ödenmesi için verilen süreye rağmen ödeme yapılmadığı için davalı Z..'yi vekillikten azlettiğini ve tapu idaresine bildirildiği halde taşınmazın davalı İrfan'a temlik edildiğini, davalıların iyiniyetli olmadıklarını ileri sürerek tapu iptal ve tescile karar verilmesini istemiştir. Davalılar, davayı takip etmemişlerdir.Mahkemece, tescilin yolsuz olduğu, davalıların iyiniyetli olmadıkları gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalı İ.. T..vekilince süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillere göre; dava dilekçesi ve duruşma günü tebliği için davalıya çıkartılan tebligatın " davalı İ..'ın adresten ayrıldığı, Almanya'ya yerleştiği, adresin bilinmediği" bilgisiyle iade edilmesi üzerine Tebligat Kanununun 35. Maddesi gereğince tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. 10.11.2008 tarihli kararın ise dava dilekçesinde bildirilen ve tebligat yapılamayan adrese çıkarılması nedeniyle iade edildiği, aynı şekilde TK nun 35. maddesi uyarınca 23.1.2009 tarihinde tebliğ edildiği, davalı vekilinin 3.8.2009 tarihinde kararı temyiz ettiği, mahkemece 31.8.2009 tarihli ek karar ile süresinde yapılmayan temyiz isteminin reddine karar verildiği, ek kararın ise yasal süresi içinde temyiz edildiği görülmektedir.Hemen belirtilmelidir ki,yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi,iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi davanın süratle sonuçlandırabilmesi, öncelikle tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. Kişinin, hangi yargı merciinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilebilmesi, usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir. HUMK' nun 73. maddesi hükmünde çok açık bir şekilde vurgulanan temel kurala göre, mahkeme, tarafları dinlemeden, onları, iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez. Bu bakımdan davetin ve bunun yazılı şeklinin (davetiyenin) davadaki önemi büyüktürÖte yandan ,tebligatın nasıl ve kimlere yapılacağı adres araştırması ve tespitinin yöntemi 7201 sayılı Tebligat Kanununda gösterilmiş ,5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 48 ve diğer maddelerinde de adres bilgilerinin tutulması,güncellenmesi ve kullanılması ile ilgili hükümler öngörülmüştür.Öncelikle, yasaya uygun biçimde taraf teşkilinin tamamlanmasından sonra işin esasına girilmesi, deliller toplanarak bir sonuca ulaşılması asıldır. Değinilen işlemleri nedeniyle tebligat, bilgilendirme yanında, belgelendirme özelliği de bulunan bir usuli işlemdir. Tebliğ ile ilgili Tebligat Kanunu ve Tüzük hükümleri şeklidir.Bu nedenle,tebligata ilişkin yasal hükümlerin gözden uzak tutulmaması ve uygulanması zorunludur.Kural olarak ‘tebligat’ tebligat yapılacak kişiye bilinen en son adresinde yapılır.(Teb.Y.10.Md) Son adreste bulunamamışsa ,teblig memuru bulunabileceği adresi araştırır.Bulamazsa,durumu Muhtarlığa onaylatmak suretiyle saptar.(Teb.Y.28Md)Tebliği çıkaran kuruluşa bildirir.İlgili kuruluş adresi kişinin mensubu olduğu kurumlardan Tapu,Muhtarlık,Nüfus,Vergi Dairesi ,Belediye idaresinden adresini araştırır.Buna rağmen,adres tespit edilemezse adres meçhul sayılarak ilanen tebligat kararı verilebilir.(Teb.Y46 Md)Özetlenen ilkeler,yasal ve yargısal uygulamalarla benimsenmiş öğretide de bu yönde görüşler ifade edilmiştir.(1.H.D 15.09.1998 6407/9124,HGK 20.09.1999 1-609/744,Baki Kuru HMU 2. Cilt S.1582-1583)O halde,yukarıda belirtilen işlemler yapılmaksızın ve ilkeler göz ardı edilerek sonuca gidilmiş olmasının doğru olduğu kabul edilemez.Esasen,taraf teşkilinin sağlanması Anayasaanın 90/son maddesi delaletiyle AİHS'nin 6. maddesi hükmü uyarınca adil yargılanma hakkının da bir gereğidir.Bu durumda dava dilekçesinin tebliğinin yöntemine uygun olduğu söylenemez.Bunun sonucu olarak davalının eldeki davada savunma hakkını kullanamadığı ortadadır.Hal böyle olunca; usulüne uygun olarak dava dilekçesinin tebliği, taraf teşkili sağlandıktan sonra yanların gösterecekleri kanıtların toplanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiğinden davalının temyiz itirazlarının kabulü ile yerel mahkemenin 2008/178 Esas, 2008/365 Karar sayılı 31.8.2009 tarihli ek kararının kaldırılarak hükmün açıklanan nedenlerle HUMK’nun 428 maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.12.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.