Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13294 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 12986 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : KONYA 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 22/07/2010NUMARASI : 2008/306-2010/246Taraflar arasında görülen davada;Davacı Vakıf, 916 ada, 22 parsel sayılı taşınmazın S.D. vakfına ait olduğu, üzerindeki S.. K.. Türbesinin korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edildiği ve koruma alanı belirlendiğini, yapının ayrılmaz parçası olan cenazelik katının davalı Belediye adına kamulaştırma yoluyla tescil edilen 20 ve 23 parseller içinde kaldığını, anılan parsellerin S.. Medresesi arazisinden olduğunu, türbenin onarımının yapılabilmesi için 5735 sayılı Yasasının 30. maddesi uyarınca davalı adına kaydın iptali ile vakıf adına tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalı Belediye, çekişmeli 20 ve 23 parsellerin şahıslar adına kayıtlı iken kamulaştırma yoluyla Belediye adına tesciline karar verildiğini, 3402 sayılı Yasanın 12/3 maddesinde düzenlenen hak düşürücü sürenin dolduğunu, taşınmazların vakıf kültür varlığı olma özelliğinin olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece; dava konusu taşınmazların Belediye adına tescilinin dayanağı idari işlemin idari yargı yerinde iptali sağlanmadıkça idari işlemi ortadan kaldıracak sonuç doğuracak şekilde davanın adli yargı yerinde dinlenme olanağının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hâkimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.Davacı Vakıflar İdaresi, çekişmeli taşınmazların “S.. D..Medresesi Külliyatı” içerisinde yer aldığını ileri sürerek tapu iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.Mahkemece; davanın kamulaştırma kararı iptal edilmedikçe davanın dinlenemeyeceği gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1924 tarihli, Tapu Kadastro Tahrir Heyetinin, Osmanlıca kayıtlarında “S.. Medresesi Vakfına “ ait olduğu saptanan 916 ada, 22 parsel sayılı taşınmazın, 23.07.1935 tarihli tapulama çalışması sırasında “S.. D.. Zaviyesi” olarak vakıflar adına tescil edildiği, Konya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 01.12.1988 tarih, 349 sayılı kararıyla 1. grup korunması gerekli kültür varlığı olarak kabul edildiği, 69 m2 lik taşınmazda yer alan türbenin temel duvarları, giriş kısmı ve ayrılmaz parçası olan cenazelik katının dava konusu edilen komşu 20 ve 23 parsellerde kaldığı, koruma alanının anılan parselleri de kapsadığı anlaşılmaktadır.Davacı Vakıf; 22 parseldeki türbenin onarımının yapılabilmesi için 20 ve 23 parsel sayılı taşınmazların da vakıf adına tescilinin gerektiği ve taşınmazların vakıf yoluyla oluştuğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Ancak çekişmeli 20 ve 23 parsel sayılı taşınmazlar, dava dışı şahıslar adına kayıtlı iken Encümen kararına dayalı olarak “park ve yeşil alan” olarak ayrılmak üzere kamulaştırılmak suretiyle davalı Belediye adına tescil edilmiştir. Bu durumda kamulaştırma işlemine esas olan idari kararın niteliği, uygulanabilirliği ve idari yargıda iptale konu olup olmayacağı, idari işlemin taraflarını ilgilendireceği tartışmasızdır. Gerçektende anılan idari karar hukuksal varlığını koruduğu sürece eski malik iptal ve tescil davası açamaz.Oysa ki; eldeki davada davacı Vakıflar idaresidir. Bilindiği üzere; 7044 sayılı Yasayı yürürlükten kaldıran 5737 sayılı Vakıflar Kanununun 30. maddesindeki düzenleme “Vakıf yoluyla meydana gelip de her ne suretle olursa olsun Hazine, belediye, özel idarelerin veya köy tüzelkişiliğinin mülkiyetine geçmiş vakıf kültür varlıkları mazbut vakfına devrolunur.” hükmünü içermektedir. Bu hüküm; çekişmeli taşınmazın vakıf kültür varlığı olduğunun saptanması durumunda taşınmazın vakfına devrolunması biçiminde emredici bir nitelik taşımaktadır.Hal böyle olunca, mahkemece toplanan deliller ve özellikle uzman bilirkişi raporları içeriğinden; 1. derece anıtsal eser niteliğinde vakıf kültür varlığı olduğu saptandığına göre Konya Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulunca onaylı proje ve tercüme ettirilen tapu kaydı gözetilerek işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli değildir.Davacının, temyiz itirazları açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.