Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13178 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 10307 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : HATAY 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 26/06/2008NUMARASI : 2006/64-2008/181Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden davalılara ait 1550 parsel sayılı taşınmazın geldi kaydının Suriye Uyruklu kök malik M. Ş. oğlu S. adına kayıtlı iken önce mirasçılarına, onlardan da ifraz sonrası davalılara intikal ettiğini 1062 Sayılı Yasa kapsamında olduğunu ileri sürerek, davalılar adına olan kaydın iptali ile kök muris M. Ş. oğlu S. adına tescili isteğinde bulunmuştur.Davalılar, iyiniyetli olarak tapu kayıtlarına güvenerek satın aldıklarını bildirip davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, çekişmeli taşınmazın ifraz öncesindeki kök malikinin Suriye uyruklu olduğu 1966 tarihli kararname uyarınca Suriye uyrukluların mallarına devletçe el konulduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı M. vekili ve davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 119 parsel sayılı ana taşınmazın 09.6.1932 tarihinde kadastro suretiyle Ş. M. Oğlu S. adına tescil edildiği, adı geçenin 05.10.1936’da ölümüyle mirasçılarına intikal ettiği, mirasçılardan bir kısmının paylarını satışlar yoluyla üçüncü kişilere devrettiği, taşınmazın 1987 yılında taksime tabi tutularak birçok parsele ayrıldığı ve çekişme konusu 1550 sayılı ifraz parselinin davalılar tarafından 1992 ve 1996 yıllarında ayrı ayrı ½ paylarının satın alındığı anlaşılmaktadır.Davacı Hazine, 119 sayılı taşınmazın kök maliki S.’in ve mirasçılarının Suriye uyruklu olduklarını, 1062 Sayılı Kanun ve buna bağlı olarak çıkarılan Kararnamelerle mallarına el konulduğunu, yapılan intikal ve satışların geçersiz bulunduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Ne varki, davanın kabulüne ilişkin hüküm davalı G.’e 01.4.2010 tarihinde tebliğ edilmiş, temyiz dilekçesi ise 19.4.2010 günü verilmiş temyiz harcı ise 05.8.2010 tarihinde yatırılmıştır.Tebliğ günü ile temyiz tarihi arasında 15 günden fazla süre bulunduğundan davalı G.’in temyiz isteminin H.U.M.Y’nun 2494 Sayılı Yasa ile değişik 432/4 maddesi ve 1.6.1990 tarih 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca REDDİNE,Davalı M.’in temyiz itirazlarına gelince; Bilindiği üzere, 15.6.1927 tarihinde yürürlüğe giren 1062 Sayılı Yasa ile Bakanlar Kuruluna karşılıklılık (Mukabele-i bilmisil) olarak bir devletin vatandaşlarının Türkiye’deki malları üzerindeki tasarruflarını kısmen veya tamamen tahdit, veya onlara el koyma yetkisi verilmiştir. Bakanlar Kurulunca, bu yasaya uygun olarak Suriye uyruklu kişiler hakkında 13.1.1939 tarih 2/10250 Sayılı Kararname çıkarılarak, taşınmazlarını başkalarına devretmeleri ve üzerlerine ipotek koydurmaları yasaklanmıştır. 23.6.1959 tarihinde kabul edilen sözleşme ile Türkiye Sınırları içinde kalan ve Türk Tabiiyetine geçmiş sayılan kimselere, Suriye ve Lübnan uyruğuna geçmek için sözleşme tarihinden itibaren 6 aylık ikametgahlarını nakletme, 18 aylık da mallarını tasviye için süre tanınmıştır. 31.5.1940 tarih 2/13629 Sayılı Kararname Lübnan ve Suriye uyruğunu tercih edenlerin mallarını, tanınan 18 aylık sürenin bitimine kadar zayii ve telef olmaması için nasıl idare edileceğine ilişkin yöntemleri belirlemiş, Suriye uyrukluların malları Devletçe konulan bu ilkelere göre idare edilmeye başlanmıştır. İlave olarak süresinde mallarını tasfiye etmeyen kişilerin mallarının, 2490 Sayılı Yasaya, göre tasfiye edileceği hükmü getirilmiştir. 14.2.1942 tarih 2/17317 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile de muvazaalı temliklerin, önlenmesi yönünden Suriye uyruklu kişilerin, borçlarından dolayı malları üzerinde haciz konarak satışlarının yapılabilmesi yasaklanmıştır. 18.11.1957 tarih 4/9697 Sayılı kararname ise, Suriye uyrukluların, paydaşı olduğu taşınmazların rızaen taksimlerini yasaklamış ancak mahkeme eliyle şuyuun izalesine imkan vermiştir. Bunun yanında Medeni Kanunun 724 ve 725.maddesine göre temliken tescilleri önlenmiştir. Son olarak 17.10.1966 tarihinde yürürlüğe giren 1.10.1966 gün 6/7104 Sayılı Kararname ile de, Suriye uyrukluların mallarına Devletçe el konmuştur. Kısaca belirtmek gerekirse Suriye uyrukluların mallarının mülkiyeti 1966 tarihine kadar Devlete geçmemiş ise de, bu malların gerek mal sahibinin iradesi, gerekse iradesi dışında özel kişilere geçmesi önlenmiş, onlara vaziyet edilmiş üzerlerinde gittikçe artan bir hakimiyet kurulmuş, sonunda da söz konusu kararname ile fiilen el konulmuştur. Diğer bir anlatımla 1.10.1966 tarihinden önce ilerde Devlete geçeceği düşünülerek Suriye uyrukluların malları denetim altına alınmıştır (Hukuk Genel Kurulunun 15.4.1992 tarih 992/7-174-245 Sayılı, 4.12.1991 tarih 991/16-539-624 sayılı kararı)Somut olaya gelince; 119 sayılı ana taşınmazdan ifraz edilen diğer ifraz parsellere yönelik açılan aynı nitelikteki davalarda, kök malik S.. ile mirasçılarının Suriye uyruklu olup olmadıklarının ilgili idari mercilerden de sorulmak suretiyle kuşkuya yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması, ondan sonra yukarıda değinilen düzenlemeler çerçevesinde değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gereğine değinilerek bozulmuş, yapılan araştırmalar sonucunda mahkemelerince davanın reddine karar verilmiş ve bu kararlar Dairemizce " ... kök malikin mirasçılarının Suriye uyruklu oldukları kanıtlanamadığı" gerekçesi ile onanmıştır.Esasen, eldeki dava dosyası içinde bulunan Hatay İl Nüfus Müdürlüğünün ve Hatay Valiliğinin yazılarında da mirasçıların Suriye uyruklu olduklarına dair bir bilginin bulunmadığı da bildirilmiştir.Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan ilkeler ve emsal kararlar birlikte değerlendirildiğinde davanın reddine karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru değildir.Davalı M..’in, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.