Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13151 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 12442 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : GEMLİK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 29/07/2010NUMARASI : 2008/518-2010/607Taraflar arasında görülen davada; Davacı, dava dilekçesiyle miras bırakanın 4 parça taşınmazını mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak davalı gelinine temlik ettiğini ileri sürerek, tapu iptali ve miras payı oranında tescil istemişse de, 15.04.2010 tarihli ıslah dilekçesiyle; temlikin miras bırakan torunu ve davalının oğlu olan kişi tarafından sahte vekaletname ile yapıldığını saptadığından dava sebebini sahtecilik nedeniyle satışın iptali olarak ıslah ettiğini ve tapu iptali ile payı oranında adına tescilini istediğini beyan etmiştir. Davalı, iddiaların doğru olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, dava konusu taşınmazların miras bırakanın 13.03.2003 tarihli vekaletname ile vekil tayin ettiği torunu A.. tarafından murisin ölümünden sonra ve ölümle vekalet ilişkisi son bulduğu halde 09.07.2004 tarihinde davalıya satıldığı, bu işlemin geçersiz olup, bu sözleşmeye dayalı yapılan tescilin de yolsuz olduğu gerekçesiyle; geçersiz vekalet hukuki sebebine dayalı davanın esastan kabulü ile davacının miras payı oranında iptal ve tescile karar verilmiştir. Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Her ne kadar dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında tapu iptali ve tescil isteğiyle açılmış ise de; davacı vekilinin 15.04.2010 tarihli dilekçesiyle, davanın sahtecilik hukuksal nedenine dayandırıldığı ifade edilmiştir.Bilindiği ve 04.02.1948 tarih 10-3 Sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; bir dava açıldıktan sonra sebebinde, konusunda, delillerde ve diğer usule ilişkin işlemlerde ıslah yapılması mümkündür. Kaldı ki, HUMK.nun 185/2. maddesinde karşı tarafın rızası olmaksızın ıslah yoluyla davanın değiştirilebileceği kabul edilmiştir.Diğer taraftan; davacı davasını tamamen (kamilen) ıslah ettiğinde, ıslahın tebliğ tarihinden itibaren 3 gün içinde yeni bir dava ikame etmesi gerektiği kuşkusuzdur. Bu süre zarfında yeni bir dava açılmadığı takdirde aynı madde hükmü gereğince davanın iptaline karar verilmesi gerekir. (HUMK. 88). Yine, aynı yasanın 89. maddesi “ davasını tamamen ıslah eden müddei iptal tarihinden itibaren 3 ay zarfında yeniden dava ikame eylemezse davasından feragat etmiş addolunur.” hükmünü öngörmektedir. Anılan yasal düzenlemeler somut olay açısından değerlendirildiğinde davacının davasını tamamen ıslahına engel bir yasa hükmü bulunmamaktadır.Nevarki, eldeki davada bu yönde yukarıda tarihi belirtilen bir dilekçe verilmiş ise de; bu dilekçe yöntemine uygun bir biçimde ve süresinde harçlandırılmamış, ıslah gereği diğer masraflar da yerine getirilmemiştir.O halde, olayda yöntemine uygun bir ıslahtan sözetme olanağı yoktur.Öte yandan; davacı anılan dilekçeyle dava açılırken dayandığı muris muvazaası iddiasını takipten vazgeçmiş sayılmalıdır.Hal böyle olunca; mahkemece yukarıda açılanan ilkeler gözetilerek ıslah hükümlerinin yerine getirilmesi için davacı tarafa önel verilmesi ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, anılan hususlar göz ardı edilmek suretiyle yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru olmadığı gibi, kabule göre de, bu tür isteklerin tüm mirasçıların katılacakları bir davada karşılanabileceği dikkate alınmaksızın pay oranında iptal ve tescile hükmedilmiş olması da isabetsizdir.Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.