Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13128 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 11775 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : KARLIOVA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 09/05/2008NUMARASI : 2005/71-2008/51Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden 103 ada 16,26 ve 113 ada 27 parsellerin maliki olduğunu, davalının haklı bir nedene dayanmaksızın 1985 yılından beri taşınmazları kullandığını ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerinde bulunmuştur. Davalının yargılama esnasında ölmesi üzerine davacı davayı mirasçılardan H.ve diğer davalı N.. aleyhine devam ettirmiş, diğer mirasçılar hakkındaki davasından feragat etmiştir. Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, davalılar H. ve N..’in kayden davacıya ait taşınmazları haksız olarak kullandıkları gerekçesiyle elatmalarının önlenmesine, ecrimisil isteğinin kısmen kabulüne, davaya dahil edilmeyen diğer mirasçılar yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Karar, davalı H. tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. Dava, çaplı taşınmazlara elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; kayden davacıın paydaşı olduğu çekişme konusu taşınmazlara davalıların haklı ve geçerli bir nedenleri olmaksızın elattıkları mahkemece belirlenmek suretiyle davalı N.. yönünden davanın kabul edilmiş olması kural olarak doğrudur.Ancak, davada kendisine husumet yöneltilen davalı A..'nin dava tarihinde elatma olgusu tespit edilmiş ise de, yargılama sırasında 14.6.2004 tarihinde öldüğü anlaşılmaktadır. Buna göre, kişisel sorumluluğu gerektiren elatmanın önlenmesi isteği bakımından davalı A..yönünden davanın konusuz kalacağı tartışmasızdır.Ne varki, davada elatmanın önlenmesi yanında ecrimisil isteği de bulunmaktadır.Davalı A.., yargılama sırasında öldüğüne göre, dava açılmasına sebebiyet vermiş olması nedeniyle yargılama giderleri ve davadan önceki döneme ilişkin belirlenecek ecrimisilden mirası reddetmeyen mirasçılarının halefiyet tarikiyle sorumlu tutulmaları gerekeceği kuşkusuzdur. Bunun içinde öncelikle, dava sırasında ölen A..'nin tüm mirasçılarına tebligat çıkartılarak onların huzuruyla davaya devam edilmesi ve davanın görülmesi gerekeceğinde de şüphe yoktur. Bir başka ifadeyle, ölen tarafın mirasçılarının davayı mecburi dava arkadaşı olarak hep birlikte takip etmeleri asıldır. Oysa, davacıların, davayı A..'nin mirasçılarının hepsine karşı birlikte devam ettirmeleri zorunlu olup, mirasçılarının bazılarına karşı tebligat yaptırılarak bazılarına da, somut olayda olduğu gibi tebligat yaptırmadan davayı yürütemezler. Esasen, usul hükümleri kamu düzeniyle ilgili olup, mahkemece re'sen gözetilmesi gereklidir.Davalı A..bakımından, ölümünden sonra yürütülen dava yargılama gideri ve ecrimisilden sorumluluğa ilişkin olup, davanın tüm mirasçılara karşı birlikte yürütülmesi gerekir.Ne varki, somut olayda, davacılar A..'nin bir kısım mirasçılarına karşı davanın yürütülmesini istememişler ve onlar hakkında davadan feragat etmişlerdir. Oysa, A..'nin ölümü ile Türk Medeni Kanununun 599.maddesi hükmü gereğince Ali terekesinin (aktif ve pasifi yönünden) hak ve borçlar bakımından mirasçılarına intikal etmiş ve Türk Medeni Kanununun 701 ila 703. maddeleri hükümleri gereğince tereke elbirliği mülkiyetine tabi olup, mirasçıları arasında mecburi (zorunlu) dava arkadaşlığı mevcuttur.Öyle ise, A.. mirasçıları bakımından sürdürülmesi olanaklı elde varsayılan bir davadan bahsedilemez.Bu bakımdan, davalı A..'nin elatma olgusu dışındaki hukuki sorumluluk gerektiren durumlar bakımından mirasçılarının aleyhinde hüküm kurulmasına olanak yoktur.Buna göre, A..'nin mirasçılarından kendisine tebligat yapılan ve davaya dahil edilen H.. aleyhine davanın sürdürülmesi ve aleyhinde hüküm tesis edilmesi de Türk Medeni Kanununun 701 ila 703.maddelerinde düzenlenen elbirliği mülkiyeti hükümlerine aykırılık teşkil eder. Bu kurallar gereğince, ecrimisil isteği bakımından davanın reddine karar verilmesi gerekirken, anılan ilkelerin gözardı edilmek suretiyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.O halde, dahili davalı H..'ın bu yönlere ilişkin temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.