Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 131 - Karar Yıl 2011 / Esas No : 46271 - Esas Yıl 2009
Davacı vekili, davacı işçinin iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan feshedildiğini belirterek, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18-21, maddeleri uyarınca feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı işveren vekili, davacının 01.10.2002 tarihinden itibaren depo görevlisi olarak çalıştığını, iş akdinin 09.10.2008 tarihinde, şirketin karşılaştığı ekonomik güçlükler sebebi ile tüm yasal hakları ödenerek feshedildiğini, fesih tarihi itibariyle şirkette çalışan sayısının 30 işçiden az olduğunu davanın reddi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece, davalı şirketin Türkiye’de bir işyeri ve 2 şubesinin bulunduğu, fesih tarihinde bu işyerlerinde toplam 28 çalışan bulunduğu, davacı tarafın şirketin yabancı uyruklu müdürlerinin dahil edilmesi halinde iş sayısının 30 dan fazla olacağını savunduğu, ancak TTK uyarınca limited şirketlerde bulunan zorunlu olarak atanan müdürlerin, hizmet akdi ile çalışan işçi statüsünde olmadıkları, yasadan kaynaklanan temsil ve ilzam yetkisi olup vekalet akdi ile çalıştıkları, davacı tarafın hizmet akdi ile çalıştıklarını kanıtlamadığı, 30 işçi sayısında dikkate alınamayacakları, davacının iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.Kısaca “iş Güvencesi Kanunu" olarak adlandırılan 4773 Sayılı Kanun’da on veya daha fazla işçi çalıştıran işyerinde çalışan işyerinde çalışan işçilerin iş güvencesi hükümlerinden yararlanması öngörülmüş, daha sonra yürürlüğe giren 4857 sayılı İş Kanunu’nda bu sayı 30’a çırakılmış ve kanunun 18.maddesinde bir işyerinin aynı iş kolunda birden fazla işyeri varsa, işyerinde çalışan işçi sayısının tespitinde bu yerlerdeki toplam işçi sayısının dikkate alınması gerektiği düzenlenmiştir. Buna göre, birden fazla işyeri bulunan bir işverene ait aynı işkolundaki işyerleri bir bütün olarak düşünülmelidir. İş güvencesi hükümleri kapsamına girecek işyerlerinin belli sayıda işçi çalışması koşuluna tabi tutulması kanunun gerekçesinde de belirtildiği üzere küçük işyerlerinin korunması düşüncesinden kaynaklanmaktadır. 158 sayılı ILO sözleşmesinde, işçilerin özel istihdam şartları bakımından veya istihdam eden işletmenin büyüklüğü veya niteliği açısından esaslı sorunlar bulunan durumlarda, işçilerden bir kısmının iş güvencesinin tamamı veya bir kısım hükümlerinin kapsamı dışındatutulabileceği öngörülmesine rağmen, kanun koyucu tarafından yurt dışında aynı iş kolundaki işyerinde çalışan işçilerin dikkate alınmayacağı yönünde açık bir düzenleme yapılmamış olması anlamlıdır. Başka bir anlatımla, aynı iş kolundaki işyerlerinin sadece ülke sınırları çerçevesinde değerlendirileceğine ilişkin bir yasal düzenleme bunmamaktadır.Uluslararası çalışan ve birçok ülkede işyeri açan bir kuruluşun, açtığı işyerini bulunduğu ülke mevzuatına göre kurması ve bu şubenin ayrı bir tüzel kişilik alması, aynı işkolunda birçok işyeri olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz.Dosya içeriğine göre davalı şirketin unvanı olan Herbalife’nin doğrudan satış sisteminin dünyadaki en büyük şirketlerinden biri ve 66 ülkede faaliyette bulunduğu Türkiye’de aktif distribütör (dağıtıcı) sayısının 57 olduğu anlaşılmaktadır. Özellikle yasanın büyük ölçekli işverenleri esas aldığı dikkate alındığında, Uluslar arası çalışan ve Türkiye’de şubesi bulunan bir şirketin bu şubede çalışan işçisini Türkiye’deki işyerinde çalışan işçi sayısının 30 işçiden az olduğu gerekçesi ile iş güvencesinden yoksun bırakması yasanın gerekçesine ve ölçülülük ilkesine uygun düşmez. Davacının iş güvencesi hükümlerinden yararlandığı kabul edilerek, feshin geçerli olup olmadığı konusunda işin esasına girilmeli, bu konuda tarafların delilleri toplanmalı ve sonucuna göre karar verilmelidir. Yazılı Şekilde davanın reddi hatalıdır.SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA<karar>, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiye iadesine, 24.1.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.