Mahkemesi : Asliye Hukuk Mahkemesi(İş Mahkemesi Sıfatıyla)Dava Türü : AlacakTaraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:1-Davalı temyizi yönünden; 6100 sayılı HMK'nun geçici 3. madde 1. fıkrasına göre; “Bölge Adliye Mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2'nci maddesi uyarınca Resmi Gazete'de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” 2. Fıkrasına göre; Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/09/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454'üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.Miktar ve değeri temyiz kesinlik sınırını aşmayan taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar HUMK'nun 427/2.maddesi uyarınca temyiz edilemez.Kesinlik sınırı kamu düzeni ile ilgilidir. Temyiz kesinlik sınırı belirlenirken yalnız dava konusu edilen taşınır malın veya alacağın değeri dikkate alınır. Faiz, icra(inkar) tazminatı, vekalet ücreti ve yargılama giderleri hesaba katılmaz.Birleştirilen davalarda, temyiz sınırı her dava için ayrı ayrı belirlenir.İhtiyari dava arkadaşlığında, temyiz sınırı her dava arkadaşının davası için ayrı ayrı belirlenir.Karşılık davada, temyiz sınırı asıl dava ve karşılık dava için ayrı ayrı belirlenir.Tespit davalarında, temyiz sınırı tespit davasının öncüsü olduğu eda davasının miktar ve değerine göre belirlenir.Temyiz sınırından fazla bir alacağın tamamının dava edilmiş olması halinde, hükümde asıl istemin kabul edilmeyen bölümü temyiz sınırını geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur. Kısaca temyize konu edilen miktara bakılarak kesinlik belirlenir.Alacağın bir kısmının dava edilmesi halinde, kısmi davada kesinlik sınırı dava edilen miktara göre değil, alacağın tamamına göre belirlenir.Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 06.06.1975 gün ve 1975/6-8 sayılı içtihadında “5521 sayılı Yasada açık düzenleme olmamakla birlikte, bu yasanın 15. maddesindeki düzenleme gereği HUMK'nun 427. maddesindeki kesinlik sınırının iş mahkemelerinde verilen kararlarda da uygulanması gerektiği, grup halinde açılan davaların salt iş mahkemelerine özgü bir dava türü olmadığı, bu nedenle seri olarak açılan davalarda her dosya için kesinlik sınırına bakılması gerektiği” açıkça belirtilmiştir.2014 yılında mahkemelerce verilen kararların temyiz edilebilmesi için temyize konu dava değerinin 1.890,00 TL'sını geçmesi gerekir.Somut olayda davalı tarafından temyize konu edilen miktar 973,76 TL olup karar tarihi itibariyle hüküm kesin nitelik taşıdığından davalının temyiz dilekçesinin reddi gerekir.2-Davacı temyizine gelince; dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddine,3-Davacı, davalı işyerinde günde 12 saat çalıştığını, ayda 1 gün dışında izin kullanmadığını, genel tatil günlerinde çalıştığını iddia ederek bazı işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini istemiştir.Davalı, husumet ve zamanaşımı savunmasında bulunarak davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.4857 sayılı İş Kanununda 32 nci maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta pirimi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.Somut olayda davacı, aşçı olarak çalıştığını ve aylık 1.200,00 TL ücret aldığını iddia etmiştir. Dinlenen davacı tanığı .. davacı iddiasını doğrulamış, diğer tanıklar ise ücret ile ilgili beyanda bulunmamıştır. Mahkemece emsal ücret araştırması yapılmamıştır. Mahkeme bilirkişi raporunda davacının asgari ücretle çalıştığı kabul edilerek yapılan hesaplamaya itibarla davacının alacak taleplerini kabul etmiştir. Mahkemece davacının ücretinin ne olabileceği yaptığı iş, branşı, meslekte ve davalı işyerindeki kıdemi, çalıştığı süreler bildirilmek suretiyle ilgili meslek odalarından sorularak ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek davacının ücreti belirlenip tüm alacakları bu ücrete göre hesaplattırılıp bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olup bozma nedenidir.4-Taraflar arasında fazla çalışma alacağına uygulanan hakkaniyet indirimi konusunda da uyuşmazlık bulunmaktadır.Fazla çalışmaların uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde Yargıtay’ca hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almıştır. Ancak fazla çalışmanın tanık anlatımları yerine yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime gidilmemektedir. Yapılacak indirim, işçinin çalışma şekline ve işin düzenlenmesine ve hesaplanan fazla çalışma miktarına göre taktir edilmelidir. Hakkın özünü ortadan kaldıracak oranda bir indirime gidilmemelidir.Somut olayda, tanık beyanlarına göre fazla çalışma alacağı tespit olunmuştur. Yerleşik kararlar uyarınca hak edilen fazla çalışma alacağından daha düşük oranda indirim yapılması gerekirken hakkın özünü ortadan kaldıracak şekilde % 50 oranında takdiri indirim yapılması hatalı olup daha uygun bir oranda indirim yapılmak üzere karar bozulmalıdır.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalının temyiz dilekçesinin REDDİNE, davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde taraflara iadesine, 25.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.