Davacı İ.. B.. vekili Avukat A... Ş... tarafından, davalılar M.. F.. vdl. aleyhine 18/02/2011 gününde verilen dilekçe ile rücuen tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 25/12/2012 günlü kararın Yargıtay’ca Yargıtay’ca duruşmalı ve adli yardım talepli olarak incelenmesi davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne ve tebligat gideri verilmediğinden duruşma isteminin reddine karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki belgeler incelenerek gereği görüşüldü.6100 sayılı HMK madde 334 de “(1) Kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin, gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimseler, iddia ve savunmalarında, geçici hukuki korunma taleplerinde ve icra takibinde, taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması kaydıyla adli yardımdan yararlanabilirler. (2) Kamuya yararlı dernek ve vakıflar, iddia ve savunmalarında haklı göründükleri ve mali açıdan zor duruma düşmeden gerekli giderleri kısmen veya tamamen ödeyemeyecek durumda oldukları takdirde adli yardımdan yararlanabilirler. (3) Yabancıların adli yardımdan yararlanabilmeleri ayrıca karşılıklılık şartına bağlıdır.” hükmü getirilmiştir. Aynı kanun madde 336 da ise “(2) Talepte bulunan kişi, iddiasının özeti ile birlikte, iddiasını dayandıracağı delilleri ve yargılama giderlerini karşılayabilecek durumda olmadığını gösteren mali durumuna ilişkin belgeleri mahkemeye sunmak zorundadır. (3) Kanun yollarına başvuru sırasında adli yardım talebi bölge adliye mahkemesine veya Yargıtaya yapılır. (4) Adli yardım talebine ilişkin evrak, her türlü harç ve vergiden muaftır.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.Kararı temyiz eden davalılar, temyiz dilekçesi ile birlikte adli yardım talebinde de bulunmuştur. 6100 sayılı HMK'nın 336/3 maddesinde “Kanun yollarına başvuru sırasında adli yardım talebi bölge adliye mahkemesine veya Yargıtay’a yapılır.” hükmü yer almaktadır. Dosya arasındaki bilgi ve belgelerden davalıların ekonomik ve sosyal durumu ile temyiz harç ve masrafları gözetildiğinde adli yardım taleplerinin kabulüne karar verilerek temyiz incelemesine geçildi.1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.2-Davalıların diğer temyiz itirazlarına gelince; dava, haksız eylem sonucu yaralanan dava dışı kamu görevlilerine 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Yasa gereğince ödenen nakdi tazminatların, haksız eylem sorumlusu olan davalılardan alınması istemine ilişkindir. Yerel mahkemece istem bilirkişi raporu doğrultusunda kabul edilerek davalılardan ortaklaşa ve dayanışmalı olarak (müştereken ve müteselsilen) tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.a) Davalıların nakdi tazminat ödemesini gerektiren haksız eylem 20/10/2008 gününde gerçekleşmiş, davacı idare ise 29/01/2009 günlü Nakdi Tazminat Komisyonu kararı ile 2330 sayılı Yasa gereğince yaralanan dava dışı görevlilere nakdi tazminat ödemiştir. mahkemece açıklanan olgular gözetilerek, davalıların sorumluluğunun olay günündeki verilere ve bu bağlamda olay günündeki katsayılara göre belirlenmesi gerekirken, karar gününde yürürlükte bulunan katsayılara göre hesaplanan tutar üzerinden istemin kabul edilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.b) 818 sayılı Borçlar Yasası'nın 50. ve 51. maddelerinde düzenlenmiş bulunan teselsül kuralları, birden çok kişinin birlikte bir zarara yol açmaları ve aynı zarardan dolayı sorumlu olmaları durumuna ilişkin olup zarara yol açanlar ile zarar gören arasındaki ilişkinin düzenlenmesine yöneliktir. Eldeki davada, zarar görenlere ödenen tazminat, zarar verenlerden rücu yoluyla istendiğine göre zarar verenler arasında teselsülden söz edilemez. Zarar verenler kendi kusurları oranında sorumludurlar.Mahkemece açıklanan yasal düzenleme gözetilerek, davalıların kusurları ve sorumlu oldukları zarar miktarları mümkün ise ayrı ayrı tespit edilmeli, kusur oranları tespit edilemediği takdirde zarara hep birlikte sebebiyet verdikleri kabul edilerek eşit oranda ayrı ayrı sorumlu tutulmaları gerekirken, ortaklaşa ve dayanışmalı olarak sorumlu tutulmuş olmaları usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bu nedenle de bozulması gerekirSONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2/a-b) numaralı bentte gösterilen nedenlerle davalılar yararına BOZULMASINA, davalıların diğer temyiz itirazlarının ilk bentte gösterilen nedenlerle reddine 15/10/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.