MAHKEMESİ : TEKİRDAĞ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 22/12/2009NUMARASI : 2007/16-2009/349Taraflar arasında görülen davada;Davacı, ortak miras bırakanı Ü..'nin 264, 321, 322 ve 1338 sayılı parsellerini davalılara muvazaalı biçimde devrettiğini, bunlardan 322 sayılı parselin sonradan 3.kişiye satıldığını ileri sürerek, tapu iptali-tescil ve tazminat isteklerinde bulunmuştur.Davalılar, iddialarının haksız ve mesnetsiz olduğunu, aralarında düzenlenen sulhnameden davacının bedel aldığını ve başkaca dava açmayacağını bildirdiği halde bu dava ile mükerrer hak talep ettiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, murisin 23.5.1995 tarihinde vefat ettiği, 10 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu, ayrıca taraflar arasındaki ortaklığın giderilmesine yönelik düzenlenen sulhnamede davacının haklarından feragat ettiği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil ve tazminat isteklerine ilişkindir.Mahkemece, 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğinden de söz edilerek davanın reddine karar verilmiştir.Hemen belirtilmelidir ki, miras bırakanın ölümü ile tereke intikal edeceğinden ve terekenin açılmasıyla mirasçılar tereke üzerinde hak sahibi olacaklarından, (T.M.K.'nu 599.md.) bu tür isteklerde dava hakkı murisin ölümüyle ortaya çıkar. Kadastro Yasası'nın 12/3. maddesi hükmünde öngörülen hak düşürücü sürenin uygulanmasında da murisin ölüm tarihi büyük önem taşır. Anılan yasal düzenlemede, kadastro tespit tutanağında belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz edilemeyeceği ve dava açılamayacağı hükme bağlanmıştır. Başka bir ifadeyle, ancak hakkın kadastro tespit tutanağının tanzim tarihinden önce doğması halinde anılan sürenin uygulama imkanına kavuşacağı açıktır. Tutanağın tanziminden sonra doğan haklara ilişkin açılan davalarda hak düşürücü sürenin uygulama yeri yoktur. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davaya konu 4 parça taşınmazın kadastro tespitinin 1972 yılında yapıldığı, miras bırakanın ise tespitten sonra 23.5.1997 tarihinde öldüğü anlaşılmaktadır.Bu durumda, 3402 Sayılı Yasanın 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin somut olayda uygulanamayacağı tartışmasızdır. Hal böyle olunca, işin esasına girilerek gerekli inceleme ve araştırmanın yapılması, tarafların iddia ve savunmalarının değerlendirilmesi, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir. Davacının, temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.