Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12966 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 8103 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : FİNİKE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 03/06/2008NUMARASI : 2005/120-2008/134Taraflar arasında görülen davada;Davacı, miras bırakanın mal kaçırmak amacıyla 758 parsel sayılı taşınmazı ölünceye kadar bakma koşuluyla oğlu davalıya temlik ettiğini, bakım ihtiyacının bulunmadığını ileri sürüp muvazaa nedeniyle tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalı, dava konusu taşınmazın bakım ihtiyacı nedeniyle temlike konu edildiğini, bakım ödevinin yerine getirdiğini, iddiaların doğru olmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın davalıya temlikinin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davacı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 07.12.2010 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden S.. U.. ve vekili Avukat Y.. A..ile temyiz edilen vekili Avukat B.. E..geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; tarafların miras bırakanı 20.10.2003 tarihinde ölen babaları İ.. T..’ın maliki olduğu çekişme konusu üzerinde seralar bulunan 758 parsel sayılı taşınmazı 18.02.2003 tarihli akitle ölünceye kadar bakma koşuluyla davalıya temlik ettiği anlaşılmaktadır.Davacı, anılan bu temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Bilindiği üzere; ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. (B.K.m.5ll).Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusuda bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer.(B.K.m.5l4).Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz. Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, aslolan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır.(B.K.m.l8). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun l.4.l974 gün ve l/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur. Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı,temlik edilen malın,tüm mamelekine oranı,bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir. Somut olaya gelince; miras bırakanın temlikten 8 ay sonra öldüğü, ölümünden önce rahatsız ve bakıma muhtaç bulunduğu, davalının da bakım görevini yerine getirdiği tanık beyanları ve dosya kapsamı ile sabittir. Esasen, miras bırakanın davalının bakım borcunu yerine getirmediğine dair sağlığında bir iddiasının varlığı da iddia edilmiş değildir.O halde, somut bu olgu ve bulgular, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, miras bırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı olmayıp, bakım karşılığı bulunduğu kabul edilmelidir. Hal böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsiz olduğu gibi, kabule göre de, dava konusu taşınmazın çekişmeye konu edilen miras payı değeri üzerinden davalının harçtan sorumlu tutulması gerekirken belirtilen değer göz ardı edilerek yüksek harcın tahsiline karar verilmesi de doğru değildir. Öte yandan; dava dilekçesinde belirtilen dava değeri üzerinden davacı yararına vekalet ücreti takdiri yerine keşfen belirlenen ve yargılama sırasında harcı tamamlanmayan değer üzerinden fazla avukatlık parasına karar verilmiş olması da isabetsizdir.Davalının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.000.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 07.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.