(492 s. Harçlar K. m. 32)(3561 s. MKTEK m. 2)Dava dilekçesinde 28.980 TL ecrimisilin faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. İstanbul Birinci Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2008/316 E. sayılı dava dosyası da işbu dosya ile birleştirilmiştir. Mahkemece davanın reddine; birleşen davada ise, davalı Silva hakkında açılan davanın husumet yönünden reddine, diğer davalılar hakkında açılan davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı Farco mirasçıları vekili tarafından temyiz edilmiştir.Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği düşünüldü.Davada, dava konusu taşınmazda hissedar bulunan ve gaip olan kişilere İstanbul Defterdarımın kayyım atandığı belirtilerek; taşınmazı haksız işgal eden davalılardan 01.01.2000-31.12.2005 tarihleri arası için, 28.980 TL ecrimisil talep edilmiştir.Birleşen davada ise, aynı dönemle ilgili davalı Farco mirasçıları aleyhinde talepte bulunulmuştur.Davalılar, zamanaşımı definde bulunmuşlar ve davanın husumetten ve esastan reddini istemişlerdir.Mahkemece; asıl davada, davalı Farco hakkındaki davanın ölü kişi adına dava açılamayacağından reddine, diğer davalı Silva taşınmazda kiracı olduğundan husumetten reddine; birleşen davada ise, davalı Silva hakkındaki davacının husumetten reddine; diğer davalılar hakkındaki davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalılar Farco mirasçıları vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.Dosya kapsamından; eldeki dava açılırken davacı tarafça ödenmesi gereken maktu başvuru harcı ile peşin nisbi karar ve ilam harcının mahkeme veznesine yatırılmadığı anlaşılmıştır.Dava dilekçesine ekli İstanbul Birinci Sulh Hukuk Hakimliğimin 30.11.2004 gün ve 2004/567-744 sayılı ilamı ile, eldeki davadaki taşınmazda hisse maliki bulunan gaip (Armeno, Nişan; Hrant ile Haykozan) adlı kişilerin hak ve menfaatlerini korumak üzere 3561 sayılı Kanun kapsamında İstanbul Defterdarının kayyım olarak atandığı; İstanbul Defterdarımın yazılı olarak verdiği yetki ile de vekili aracılığıyla, kayyım sıfatıyla temsil ettiği gaip kişilerin hak ve menfaatini korumak için, eldeki davayı açtığı görülmüştür.VKBDÖnemle vurgulamakta yarar vardır ki, mahkeme kararıyla kayyım olarak atanan ve gaip kişi adına yaptığı bu iş ve işlemler nedeniyle, 3561 sayılı Kanun kapsamında bir yönetim kayyımı olan Defterdar; burada Hazine'yi temsilen hareket etmemekte; aksine kayyımlık görevi gereği gaip kişinin anılan taşınmazdaki hak ve menfaatlerini korumak için işlem yapmaktadır.Öte yandan, Defterdarın taşıdığı kayyımlık sıfatı ile açtığı eldeki dava yönünden 492 sayılı Harçlar Kanunu kapsamında harçtan muafiyeti olmadığı gibi, işlemi de harçtan müstesna kılınmamıştır.Diğer taraftan, İstanbul Defterdarının kayyım olarak atanmasına dayanak teşkil eden 3561 sayılı Mal Memurlarının Kayyım Tayin Edilmesine Dair Kanun'un 2/son maddesinde de "Kayyımlıkla ilgili işlemler, her türlü vergi, resim, harç, katkı payı gibi mali yükümlülüklerden müstesnadır." hükmüne yer verilmiş ise de; burada yargı harçlarından bağışıklığa ilişkin özel bir düzenleme bulunmamaktadır (HGK'nın 12.10.2011 gün ve 2011/3-629 E. 2011/613 K. sayılı ilamı).492 sayılı Harçlar Kanunu'nun "Harcı Ödenmeyen İşlemler" başlığını taşıyan 32. maddesinde ise, "Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak, ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır." hükmü getirilmiştir.Yukarıda belirtilen madde hükmünden de anlaşılacağı üzere, karar ve ilam harcının peşin olarak yatırılması gereken miktarı ile maktu başvuru harcı ödenmedikçe, davaya devam edilmesi olanağı bulunmamaktadır.Mahkemece, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ortaya konulan ilkeler gözardı edilerek, dava açılırken usulünce yatırılmış yargı harcı olmadan yargılamaya devamla hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Buna göre mahkemece yapılacak iş; davacı kayyıma anılan yargı harçlarını ödemesi konusunda usulünce önel verilerek, sonucuna göre bir karar vermek olmalıdır.Kabule göre de; bir kısım davalılar zamanaşımı definde bulunmuşlardır. Mahkemece, bu hususun tartışılıp değerlendirilmemesi; ayrıca, faize dönem sonu (tahakkuk tarihi) itibariyle hükmedilmesi gerektiğinin düşünülmemiş olması da doğru görülmemiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 22.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.