MAHKEMESİ : BÜYÜKÇEKMECE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 13/07/2009NUMARASI : 2007/1100-2009/791Taraflar arasında görülen davada; Davacı, kayden maliki olduğu 32 nolu bağımsız bölümü gayrimenkul satış ve borçlanma sözleşmesi ile ve bu sözleşmenin eki olan yuva kredisi borçlanma sözleşmesine istinaden davalıya tahsis ettiğini, davalının tahsise dayanak sözleşmenin gereğini yerine getirmediğini, sözleşmenin feshi ile taşınmazın boşaltılmasına yönelik ihtara rağmen yeri kullanmaya devam ettiğini ileri sürüp, elatmanın önlenmesine ve 6.100,00.-YTL ecrimisilin tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı, dava konusu taşınmazı sözleşmeye istinaden kullandığını, haksız işgalin bulunmadığını, davacıya bir borcunun olmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, mahkemenin görevsizliğine ilişkin olarak verilen karar, dairece; “ iddianın ileri sürülüş biçimi ve içeriğine göre, taraflar arasındaki çekişmenin taşınmazın mülkiyetinin aidiyetinden değil, TMK.nun 683/2. maddesi hükmünde öngörülen mülkiyetin korunmasından kaynakladığı açıktır. Buna göre, olayda Tüketicinin Korunması Hakkındaki 4077 sayılı yasa hükümlerinin uygulama yeri bulunmadığı, çekişmenin çözümünün aynı yasanın 23. maddesi hükmü gereğince tüketici mahkemesine ait olmayıp, genel mahkemelerin görevinde bulunduğu kuşkusuzdur. Hal böyle olunca; iddia ve savunma doğrultusunda taraf delillerinin toplanarak işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazıl olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir” gerekçesiyle bozulması üzerine bozmaya uyularak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalı tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 07.12.2010 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat F.. A.. F.. ile temyiz edilen vekili Avukat A.. A.. geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, bağımsız bölüme elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkin olup, mahkemece, elatmanın önlenmesi isteği yönünden davanın kabulüne, ecrimisil isteği bakımından ise, kısmen kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu taşınmazın davalı ile yapılan 01.09.1998 tarihli gayrimenkul satış ve borçlanma sözleşmesi uyarınca, koşulları sözleşmede belirtilmek üzere tahsisinin gerçekleştirildiği ve sözleşmede belirtilen şartların yerine getirilmesi halinde taşınmazın sicil kaydının (mülkiyetinin) davalıya intikalinin sağlanacağının kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır.Davacı, davalı tarafından sözleşmede kabul edilen şekilde aylık ödemelerin tediyesi konusunda ihmal ve temerrüdünün bulunduğunu ileri sürmüş olup, dosya kapsamı ile, kendisine keşide edilen 06.08.2003 tarihli ihtarnamade, taksit tutarlarının vadesinde ödenmediğinden 11.07.2003 tarihi itibariyle 73.121.483.382 TL’ye ulaşan toplan borcun ödeme tarihine kadar işleyecek faizi ve ferileriyle birlikte 15 gün içinde ödenmesi gerektiğinin davalıya bildirildiği, buna karşın anılan ihtarname gereğinin yerine getirilmediğinden, bu defa 07.12.2004 tarihli ihtarnameyle de, 07.01.1999 tarihinde kendisine teslimi yapılan 32 nolu bağımsız bölümün tahsis hakkının iptal edildiğinin ve 15 gün içinde yeri boşaltıp anahtarın şirket merkezine teslimi hususlarının davalıya bildirilmiş olduğu sabittir.Gerçekten de, davalı tarafından sözleşmenin içerdiği koşullar ve buna bağlı olarak ihtarnamede öngörülen hususlar yerine getirilmemiş ise de, davalının İstanbul 3. Tüketici Mahkemesinin 2005/749 esasında dava açtığı, anılan davada, eldeki davaya konu taşınmazın kredi ödemelerinin davacı banka tarafından yüksek belirlendiğini ileri sürerek borcun miktarının ve taksit bedellerinin belirlenmesini istediği ve anılan davanın derdest olduğu görülmektedir.Hemen belirtilmedir ki, davacının açmış olduğu ve derdest olan İstanbul 3. Tüketici Mahkemesinin 2005/749 esas sayılı dava dosyasında ileri sürdüğü hususların varit olduğu benimsenerek, davasının kabulü halinde, davacının çekmiş olduğu ihtarların ve buna bağlı olarak tahsisin iptaline yönelik tasarrufun yasal dayanaktan yoksun kalacağı tartışmasızdır. Öyle ise, anılan davanın eldeki davanın çözümünde neticeye etkili olmayacağını söyleme olanağı yoktur. Hal böyle olunca; taraflar arasında İstanbul Tüketici Mahkemesinde görülmekte olan yukarıda değinilen davanın eldeki dava bakımından bekletici sorun kabul edilmesi, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir. Davalının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.000.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 07.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.