MAHKEMESİ : TURGUTLU 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 28/05/2010NUMARASI : 2009/479-2010/378Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, miras bırakanları O.’ın maliki olduğu 23 parsel sayılı taşınmazı davalı M. A.’ya satış suretiyle temlik ettiğini, M. A.’nın da daha sonra ½ payını davalı S.’e temlik ettiğini, kalan payı da dava dışı H. H.’e temlik edeceğini, temliklerin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, başka mirasçılar tarafından açılan davanın kesinleştiğini ileri sürerek, miras payları oranında iptal ve tescile karar verilmesini istemişlerdir.Davalı S., davaının reddini savunmuş, diğer davalı M. davayı kabul ettiğini belirtmiştir. Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın temliklerinin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalı Sadettin tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Duruşma isteğinin değerden reddiyle gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı, miras payı oranında iptal ve tescil isteğine ilişkindir.Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.Bilindiği üzere, tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve HUMK.nun 376. maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin; aynı yasanın 388. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 389. maddede öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Ne varki, uygulamada söz konusu yasanın 38l. maddesinin son fıkrasının getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır. İşte bu gibi hallerde HUMK.nun 389. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz. Somut olayda, kısa kararda, “… tapu kaydının davacıların hissesi oranında iptali ile bu kişilerin adlarına tapuya kayıt ve tesciline” denilmiş iken, gerekçeli kararda bu ifadelere ek olarak Turgutlu Sulh Hukuk Mahkemesinin 1999/352 E.-K. Sayılı veraset ilamına atıf yapılarak karar verildiği görülmektedir.Dosya içinde bulunan miras bırakan O..’a ait veraset ilamlarından birinde anne sağ, diğerinde ölüdür. Buna göre mirasçıların payları değişiktir. Dava tarihi itibariyle anne ölü olduğuna göre, miras yoluyla anneden gelen payın da muvazaalı olduğu ve davacıların anneden dolayı da hak sahibi oldukları gözetildiğinden kısa karar ile gerekçeli karar arasında farklılık yaratıldığı sabittir.Değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir. Hal böyle olunca, hükmün l0.4.l992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre şimdilik işin esasının incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.