Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12894 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 9033 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : ERDEK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 29/12/2009NUMARASI : 2008/86-2009/352Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;Davacı, davalılardan R. ile 3 parsel sayılı taşınmazdaki 4 nolu bağımsız bölüm için noterde ölünceye kadar bakım sözleşmesi yaptığını, ancak davalının bakım borcunu yerine getirilmediğini ileri sürerek, bakım sözleşmesinin iptalini istemiş, birleşen dava ile de, davalının kendisinin sağlığında taşınmazı adına tescil ettirdiğini, daha sonra da muvazaalı olarak diğer davalıya sattığını ileri sürerek tapu iptal ve tescile karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında davacının ölümüyle dava, mirasçısı tarafından sürdürülmüştür. Davalı R., bakım borcunu yerine getirdiğini, davacının evlatlığının baskısı nedeniyle yanından ayrıldığını ve dava açtığını belirterek, diğer davalı da temlikin muvazaalı olmadığını, bedelini ödeyerek taşınmazı aldığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, bakım borcunun davalı R. tarafından yerine getirilmediği, diğer davalı Ruhsan’ın da ediniminin iyiniyetli olmadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, bakım borcunun yerine getirilmediği iddiası ile tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin olup, mahkemece yapılan inceleme ve araştırma neticesinde, gerçekten de bakım borcunun yerine getirilmediği saptanarak davanın kabul edilmiş olmasında, öte yandan son kayıt malikinin de akdin tarafı olan R.’ın yakın akrabası olduğu, TMK’nun 1024. maddesi hükmü uyarınca durumu bilen ve bilmesi gereken konumunda olduğu, buna göre aynı yasanın 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı anlaşıldığına göre, davalıların bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine,Ancak, asıl dava bakım sözleşmesinin iptali, sonradan açılan ve eldeki dava ile birleştirilen dava tapu iptal ve tescil isteklerine ilişkindir.Hemen belirtilmelidir ki, kural olarak davalar birleşse dahi hukuki açıdan her davanın müstakil olma özelliğini devam ettireceği ve buna göre yargılama giderleri ve vekalet ücretinin gözetilmesi gerekeceği açıktır. Ne varki, birleşen iptal ve tescil istekli davanın, açılan asıl dava olan sözleşmenin iptali davasını da kapsayacağı tartışmasızdır. Bu durumda asıl ve birleşen davanın birbirini tamamlayan nitelik taşıdığı, başka bir ifade ile sözleşmenin iptali davası açılmamış olsaydı dahi, açılan iptal ve tescil istekli dava ile aynı hukuki neticeye ulaşılacağı kuşkusuzdur. Bunun aksine amaçlanan tapu iptal ve tescil olduğuna göre tescilin dayanağını teşkil eden sözleşmenin iptaliyle bu amaca ulaşmanın olanaksız bulunduğu açıktır. Bu durum karşısında, aynı hukuki nedene dayalı ve çekişmenin aynı taşınmaza ilişkin bulunmasına, hukuk tekniği açısından bağlantılı ve tek dava olmasına karşın, tek bir yargılama gideri ve avukatlık ücretinin karar altına alınması gerekirken müstakil davalarmış gibi değerlendirilerek neticeye gidilmiş olması doğru değildir.Davalıların bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün, açıklanan nedenlere hasren HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.