Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12848 - Karar Yıl 2009 / Esas No : 12303 - Esas Yıl 2009





MAHKEMESİ : SAMANDAĞ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ,TARİHİ : 30/05/2006NUMARASI : 2004/376-2006/242Taraflar arasında görülen davada;Davacı, davalılar adına kayıtlı olan 1171 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığını ileri sürüp, tapu iptali isteğinde bulunmuştur.Bir kısım davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın tamamının keşfen belirlenen kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, 3621 Sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptali isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 1171 parsel sayılı taşınmazın, 28.02.1937 tarihinde kadastro ile tescil edilen 938 ve 939 sayılı parseller ile 1073 parsel sayılı 14.03.1957 tarihinde yeniden tescil ile Samandağ Belediyesi adına oluşturulan taşınmazın 21.8.1959 tarihinde tevhit edilip, aynı gün ifrazen ayrılması sonucu meydana getirilen parsellerden olduğu, başka bir ifadeyle çekişmeli taşınmazın kökeninin kadastro ile tescilli taşınmazlar ile idarece yeniden tescille oluşturulan taşınmaza dayandığı, davanın 22.06.2004 tarihinde açıldığı ve mahkemece yapılan uygulama sonucu uzman bilirkişilerce düzenlenen rapor ve krokiye göre, çekişmeli taşınmazın tamamının 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararı uyarınca belirlenen kıyı kenar çizgisine göre 3621 Sayılı Yasanın 4.maddesinde tanımı yapılan kıyıda kaldığı anlaşılmaktadır.O halde, idarece yapılan yeniden tescil işlemiyle sicil oluşturulması ve tevhit ile ifraz işlemleri kadastro tespitinden sonra gerçekleşen olaylardır.Davaya bu açıdan bakıldığında; her ne kadar, çekişmeli taşınmazın kıyıda kalan tamamının, devletin hüküm ve tasarrufu altında ve kamu malı niteliğinde özel mülkiyete konu olamayacak (Anayasanın 43, 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 16/C maddesi gereğince) yerlerden olduğu keşfen saptanmış ise de; 25.2.2009 tarihinde kabul edilerek 14.3.2009 günü yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasanın 2.maddesi ile 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 12. maddesinin 3. fıkrasına eklenen " bu hüküm, iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dahil, tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır” hükmü ile 3. maddesi ile eklenen geçici 10.maddesinin “bu kanunun 12. maddesinin 3. fırkası hükmü devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır” şeklindeki hükmü gözetildiğinde; çekişmeli taşınmazın ilk tesis kayıtlarından olan 938 ve 939 sayılı parseller kapsamında kalan bölümü varsa, bunun yönünden 3402 Sayılı Yasanın 12. maddesinde sözü edilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu, 1073 sayılı parsel kapsamında kalan kısmı var ise, bu bölüme anılan yasal düzenlemenin uygulanamayacağı açıktır. Hemen belirtilmelidir ki; kural olarak sonradan yürürlüğe giren yasa hükümlerinin ve İçtihadı Birleştirme Kararlarının kazanılmış hak (usulü müktesep hak) ilkesinin 28.6.1960 tarih, 21/9 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince istisnai niteliği gereği kesin hüküm halini almamış eldeki davalarda da gözetilmesi ve uygulanması gerekeceği tartışmasızdır. Öte yandan, yürürlüğe konulan hükümler kamu düzeniyle ilgili bulunduğundan ve re'sen gözetilmesi gerektiğinden somut olayda, aleyhe bozma yasağı ilkesinin de uygulanma yeri bulunmadığı izahtan varestedir.Hal böyle olunca; öncelikle yerinde uygulama yapılmak suretiyle çekişmeli taşınmazın 1073 sayılı yeniden tescil ile oluşturulan parselde kalan kısmı olup olmadığının saptanması, yine 938 ve 939 sayılı kadastral parseller kapsamında kalan bölümlerinin belirlenmesi, ondan sonra dava konusu taşınmazın, anılan kadastral parseller kapsamı içerisinde kalan bölümü var ise yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler ( 5841 Sayılı Yasa) gözetilerek bu kısım yönünden davanın hak düşürücü süreden dolayı reddine, 1073 sayılı parselde kalan kısmı varsa, bu bölüm bakımından ise davanın kabulüne karar verilmesi gerekir.Davalıların, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 10.12.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.