MAHKEMESİ : ÇAYCUMA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 13/07/2010NUMARASI : 2009/342-2010/476Taraflar arasında görülen davada;Davacı, kayden 146 ada 6 ve 8 parsel sayılı taşınmazların, davalının ise komşu 146 ada 4 ve 7 parsel sayılı taşınmazların maliki olduğunu, davalıya ait 7 parselde bulunan samanlığın saçaklarının ve ceviz ağaçlarının köklerinin taşınmazına tecavüzlü olduğunu, davalının taşınmazlarında yaptığı hayvan yetiştiriciliği nedeni ile çıkan kötü kokuların rahatsızlık verdiğini ileri sürülerek elatmanın önlenmesi isteğinde bulunmuştur.Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, ceviz ağaçlarının köklerinin davacıya ait taşınmaza tecavüzlü olduğu gerekçesiyle köklerinin toprak seviyesinden kesilmesine, davalıya ait 4 parselde bulunan ahır ve samanlığın ahır olarak kullanmasının önlenmesine, 7 parselde bulunan samanlığın müdahalesi olmadığından bu talebin reddine karar verilmiştir.Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.Dava elatmanın önlenmesi ve komşuluk hukukundan kaynaklanan muarazanın giderilmesi isteklerine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillere göre, davacının kayden 146 ada 6 ve 8 parsel sayılı taşınmazların, davalının ise komşu 146 ada 4 ve 7 parsellerin maliki olduğu görülmektedir. Mahkemece yapılan uygulama sonucu alınan bilirkişi raporlarından davalıya ait ceviz ağacının davacıya ait taşınmaza kök ve dallarının tecavüzlü olduğu, davalıya ait 4 parseldeki samanlıkta 3 adet büyükbaş hayvanın bulunduğu ve bu nedenle ortaya çıkan kokulardan davacının zarar gördüğü anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, çağdaş hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet: geniş haklar, buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevlerde yükleyen bir ayni haktır. Medeni Kanunun 683. maddesinde "Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla kısıtlanabileceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere, taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı kanunun 737. maddesi, komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan, komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik, sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir. O halde, bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi, zorunlu temel hukuk kuralına göre, hakim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini gözönünde bulundurarak, komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama, zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır. Bunun içinde zararın niteliği, kapsamı ve ne surette giderileceği yönünde tarafların tüm delilleri toplandıktan, gerektiğinde yerinde keşif yapıldıktan sonra uzman bilirkişilerden bilim ve tekniğe uygun gerekçeli rapor alınması zorunludur. Somut olaya gelince; mahkemece keşif sonucu elde edilen bilirkişi raporunda tedbir olarak önerilen ceviz ağacının toprak seviyesinden itibaren kesilmesi önerilmiş esasen davalı da söz konusu ağacın belirtilen seviye esas alınarak kesildiğini bildirmiş,oysa mahkemece yeniden ağacın kesilmesine; aynı raporda davalıya ait samanlık niteliğindeki yerin ahır olarak kullanılabilmesine imkan veren önlemler belirtildiği halde ahır olarak kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmiştir. Hemen belirtmek gerekirki, davalı maliki olduğu taşınmazda TMK’nun 683. maddesi uyarınca hukuk düzeninin sınırları içinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkilerine sahiptir. Aynı yasanın 737 vd.maddelerinde düzenlenen ve yukarıda ilkeleri belirtilen komşuluk hukuku açısından malikin kullanma ve tasarrufta bulunması sırasında hoşgörü sınırlarını aşacak şekilde zarar vermesi durumunda bu zararların giderilmesi için alınması gerekli önlem ya da önlemlere işaret edilmiştir. Bu tür bir çözüm tarzı malikin mülkiyet hakkını kullanamaz duruma düşürülmesi sonucunu doğurmamalıdır. Nitekim eldeki davada bilirkişi kurulu davalının hayvan beslemesi durumunda yapılması gereken işlerin ve önlemlerin nelerden ibaret olduğunu açıklamıştır. Öte yandan davalı keşiften sonra ceviz ağacını önerilen biçimde kestiğini ve ahırla ilgili iyileştirmeler yaptığını savunmuştur.Hal böyle olunca, mahkemece yerinde yeniden keşif yapılarak ceviz ağacı ve ahırla ilgili davanın kısmen veya tamamen konusuz kalıp kalmadığının belirlenmesi, aksi durumda bilirkişilerce önerilen önlemler esas alınmak suretiyle bir hüküm kurulması gerekirken davalının mülkiyet hakkını kısıtlar biçimde hayvan besiciliği biçimindeki ekonomik faaliyetinin yasaklanmasına karar verilmesi doğru değildir. Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle HUMK’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.