Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12720 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 4246 - Esas Yıl 2014





Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R ITemyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı, davalı noterde, diğer davalılardan araç satın aldığını, bedel olarak da 14.435 TL ödediğini, aracı kullanmaya başladıktan sonra aracın çalıntı olduğu gerekçesi ile elinden alındığını, aracın sahte plaka kullanılıp, motor ve şasi numarası değiştirilerek satıldığını beyan ederek, ödediği satış bedelinin davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Mahkemece; davalı noter yönünden davanın reddine, diğer davalılar yönünden ise davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm her iki tarafça da temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalıların tüm, davacının sair temyiz itirazları yerinde değildir.Ancak; 1512 sayılı Noterlik Kanununun Noterlerin Hukuki Sorumlulukları başlıklı 162.maddesine göre; "stajyer, katip ve katip adayları tarafından yapılmış olsa bile, noterler, işin yapılmamasından veya hatalı yahut eksik yapılmasından dolayı zarar görmüş olanlara karşı sorumludurlar".Bu maddeye göre; noterlerin sorumluluğu "Kusursuz sorumluluktur". Kusursuz sorumlulukta zarar gören kişinin kusurun varlığını ispat etmek zorunluluğu yoktur. Aksine kusursuz sorumlu olan davalının (noterin) olayla zarar arasında uygun illiyet bağının bulunmadığını kanıtlaması gerekir. Sorumluluk hukukunun önemli değerlerinden biri de zarar ile eylem arasında illiyet bağının bulunmasıdır. İlliyet bağının kesildiği durumlarda kusursuz sorumlu olan kişi sorumlu tutulmayacaktır. Teoride ve uygulamada; mucbir sebep, zarar görenin tam kusuru ve üçüncü kişinin ağır kusuru ile illiyet bağı kesilir ve kusursuz sorumlu olan kişi sorumluluktan kurtulur.Somut olaya gelince, dava konusu aracın motor ve şasi numarası değiştirilerek davalı noterde 3.kişi tarafından davalı satıcı G.'a satıldığı, bu satıştan 21 gün sonra gene davalı noterde, davalı tarafından aracın davacıya satıldığı, ancak aracın çalıntı olması nedeni ile trafik tarafından el konularak davacının elinden alındığı anlaşılmıştır.Dosyada mevcut, hukukçulardan ve emekli noterden oluşan bilirkişi heyeti düzenledikleri raporlarında; "Davalı noterin yaptığı işlemlerin Noterlik Kanunu madde 162 kapsamında hatalı ya da eksik iş olarak nitelendirilemeyeceği, bu nedenle davalı noterin olayda sorumluluğunun bulunmadığını" bildirmişlerdir.Mahkeme tarafından da, bu rapor hükme esas alınmıştır.HMK 266. maddesine göre, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkes gibi hakimin de bildiği konularda bilirkişi dinlenmesine karar verilemeyeceği gibi, hakimlik mesleğinin gereği olarak hakimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği konularda da bilirkişi dinlenemez. Her halde seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerekir.Dava konusu olayda, noterin sorumlu olup olmayacağını tespit ve takdir yetkisi mahkemeye ait olacağı için, bu konuda alınmış bilirkişi raporu doğrultusunda davalı noter hakkında davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.Öyle ise mahkemece, bu ilke ve esaslar doğrultusunda, davalı satıcıya aracın satışına ilişkin işlemin de çok kısa bir süre önce davalı noterde yapıldığı ve bu işlemin de sahte olduğu dikkate alınıp, gerektiği takdirde noter işlemine esas belgeler üzerinde iğfal kabiliyetinin bulunup bulunmadığı hususunda konusunda uzman bilirkişiden rapor alınıp, noterin kusurunun aranmadığı bu sorumluluk türünde illiyet bağının kesilip kesilmediğinin belirlenmesinden sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 30.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.