MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 24/06/2009NUMARASI : 2008/167-2009/241Taraflar arasında görülen davada;Davacılar, maliki oldukları 20248 ada 3 sayılı imar parselinde davalının gecekondusu bulunduğunu ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve yıkım istemişlerdir.Davalı, gecekonduyu önceki sahibinden harici sözleşme ile satın aldığını belirtip davanın reddini, aksi halde lehine tazminat verilmesini savunmuştur.Mahkemece, davalının imar öncesinde korunmaya değer bir hakkı bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, imar parseline elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davalıya ait yapının davacılar adına kayıtlı 3 sayılı imar parseli ile birlikte 2 ve 9 sayılı imar parselleri üzerinde bulunduğu, anılan imar parsellerinin 25 sayılı kadastral parselden geldikleri anlaşılmaktadır.Bilindiği üzere, yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz'ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.'nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ancak, yürülükten kalkmış olan 6785 Sayılı Yasanın 1605 Sayılı Yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3194 Sayılı İmar Yasasının 18. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça ( mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür.Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerine yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır.Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça ( mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır.2981 Sayılı Yasanın 3290 Sayılı Yasa ile değişik 10/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir.Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koruyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.Somut olayda, davalının ve bayiinin imar öncesi 25 sayılı kadastral parselde korunmaya değer bir hakları bulunmadığı benimsenmek suretiyle hüküm kurulmuştur. Ne var ki, davalının ve bayiinin 25 sayılı parselde bir hakları olmadığı kayden sabit ise de , hamur kuralı uygulaması nedeniyle, imar parselleri oluşmuş ise de, keşif sonrasında düzenlenen bilirkişi rapor ve krokisinde de 25 sayılı parselin kadastral sınırları belirlenmediğinden, davalıya ait yapının gerçekten 25 sayılı kadastral parsel sınırları içersinde mi yoksa başka bir kadastral parsel sınırları içersinde mi kaldığı denetlenememektedir.Hal böyle olunca, yerinde yeniden keşif yapılarak dava konusu yapının hangi kadastral parsel sınırları içerisinde kaldığının saptanması, buna göre davalının ya da bayiinin imar öncesi korunmaya değer bir hakları bulunup bulunmadığının, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik uygulama ile hüküm kurulması isabetsizdir. Davalının temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle , hükmün HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 9.12.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.