Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12664 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 2026 - Esas Yıl 2014





Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı istirdat davasına dair karar, davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.Dava, kiracı tarafından açılan ve davalı kiralayana icra tehdidi adı altında ve borçlu olmamasına rağmen ödemiş olduğu paranın istirdadı istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Davacı kiracı dava dilekçesinde, davalının satın aldığı taşınmazda önceki malik A..D..ile yapılan 01.10.2010 tarihli bir yıl süreli aylık 300,00 TL bedelli şifahi bir sözleşme ile kiracı olduğunu, davalı ile taşınmazı satın almasından sonra sözleşme yapmadığını, taşınmazın 2011 Yılı ocak ayında davalıya devrinden sonra 15.02.2011 tarihinde 1855,00 TL, 15/03/2011 tarihinde de 1855,00 TL olmak üzere 3710,00 TL bir yıllık kira bedelini peşin ödediğini, kira bedelinin bu şekilde ödenmesinin nedeninin A.. D.. ile yapılan sözleşme ve müvekkilinin yurt dışında bulunmasından kaynakladığını, davalının müvekkili hakkında Tuzla İcra Müdürlüğünün 2011/16614 sayılı dosyası ve 2012/62 sayılı dosyaları ile aylık 1000,00 TL kira bedeli üzerinden icra takibinde bulunduğunu, müvekkilinin o dönemde yurt dışında bulunması nedeniyle icra tehdidi ve baskısı altında haklarını saklı tutarak icra dosyasına ödemede bulunduğunu, kira sözleşmesi yapıldığı dönemde kira bedelinin 300,00 TL iken aylık 1000 TL kira bedeli üzerinden icra takibine konulduğunu, halbuki sözleşmenin yapıldığı dönemde kira bedellerinin bölgede 300-400 TL civarında olduğunu, müvekkilinin de aylık 300,00 TL ile taşınmazı kiraladığı belirterek 01.10.2010-01.10.2012 dönemi kira parasının tespit edilerek Tuzla İcra Müdürlüğünün 2011/16614 sayılı dosyası ve 2012/62 sayılı dosyalarından fazladan ödenen kira bedelinin tespiti ile istirdatına karar verilmesini istemiştir. Davalı cevap dilekçesinde, taşınmazı 14.01.2011 tarihinde satın aldıktan sonra taşınmazda kiracı olarak oturan davacıya 20.06.2011 keşide tarihli ihtarname ile kira bedellerini belirttiği banka hesabına yatırmasını ihtar ettiğini, davalının ihtara rağmen ödememesi nedeniyle Tuzla İcra Müdürlüğünün 2011/16614 sayılı dosyası ve 2012/62 sayılı dosyalarından ödenmeyen kira bedelleri için icra takibinde bulunduklarını, davacının icra dosyasına talep edilen kira bedellerini ödediğini, davacının 15.02.2011 tarihinde 1855,00 TL, 15/03/2011 tarihinde de 1855,00 TL olmak üzere toplam 3710,00 TL olarak yaptığı ödemenin ise kira bedeli olmadığını, taşınmazın satışı sırasında davacının sorumlu olduğu ancak davacı yerine müvekkilinin ödediği 4000,00 TL harcın, müvekkiline iadesine yönelik olduğunu, Yapılan icra takipleri ile kira bedelinin aylık 1000,00 TL olarak talep ediliğini ve davacının ödediğini, akabinde de aylık 1000,00 TL olarak ödemeyi sürdürdüğünü bu nedenle aylık 1000,00 TL üzerinden kira sözleşmesinin kurulduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece davacının önceki malik ile yapılan yazılı kira sözleşmesini sunamadığı gibi, aylık kira bedelinin 300,00 TL olarak önceki malike ödendiğine dairbelgede sunamadığı, icra takiplerinde de kira bedelinin aylık 1000,00 TL olarak tahsil edildiği, taraflar arasındaki kira sözleşmesinin icra takipleri ile belirlendiği ve icra dosyasında yapılan ödemelerin aksine delil olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalı tarafından icra takibine konu edilen kira alacağının icra dosyasına ödenmesi sonrasında, kira bedelinin icra takibinde belirtilen kadar olmadığından bahisle fazla ödenen miktarın istirdatının talep edilip edilemeyeceği, icra dosyasına yapılmış ödemenin, icra takibinde talep edilen kira bedeline ilişkin anlaşma sayılıp sayılmayacağı ve anlaşma sayılmaması halinde kira bedelinin ispat yükünün hangi tarafta olduğuna ilişkindir.Davalı 28.09.2011 Tarihinde Tuzla İcra Müdürlüğünün 2011/16514 sayılı dosyası ile başlattığı icra takibi ile taraflar arasında 05.07.2011 tarihli sözlü kontrat olduğundan bahisle aylık 1000,00 TL den 2011 Yılı Temmuz ve Ağustos kiraları toplamı 2000,00 TL ve 25,64 TL işlemiş faiz olmak üzere 2025,64 TL'nin tahsilini talep etmiş, Ödeme emri 03.10.2011 tarihinde tebliğ edilmiş, borca itiraz edilmemesi nedeniyle takibin kesinleşmesi üzerine davacı borçludan 28.02.2012 tarihinde 2453,21 TL tahsil edilerek dosya borcu kapatılmış, davalı borçlu ödeme sırasında ihtirazi kayıtla ödeme yaptığını, kira borcu konusunda tüm yasal haklarını saklı tuttuğunu icra dosyasına bildirmiştir. Yine davalı 10.01.2012 tarihinde Tuzla İcra Müdürlüğünün 2012/62 sayılı dosyası ile başlattığı icra takibi ile de taraflar arasında 05.07.2011 tarihli sözlü kontrat olduğundan bahisle aylık 1000,00 TL den 2011 Yılı Eylül, Ekim, Kasım Aralık ayları kira bedeli toplamı 4000,00 TL'nin tahsilini talep etmiş, Ödeme emri 16.01.2011 tarihinde tebliğ edilmiş, borca itiraz edilmemesi nedeniyle takibin kesinleşmesi üzerine davacı borçludan 27.01.2012 tarihinde 1050,00 TL ve 22.02.2012 tarihinde 3995,00 TL tahsil edilerek dosya borcu kapatılmıştır.Öncelikle; kendisine karşı ilamsız icra takibi yapılmış olan borçlu, ödeme emrine itiraz etmemiş veya itiraz etmiş olup da, itirazının icra mahkemesince kaldırılmış olması nedeniyle kesinleşen icra takibi ile ve menfi tespit davası da açmaması sonucu, gerçekte borçlu olmadığı bir parayı ödemek zorunda kalırsa, ödemiş olduğu paranın kendisine geri verilmesi için alacaklıya karşı istirdat davası açabilir. (İİK.m.72/VII).İstirdat davası, İcra İflas Kanununda düzenlenmiş olmasına rağmen, uyuşmazlığı, maddi hukuk bakımından sona erdirme amacına yönelik bir davadır.İstirdat davası,normal bir eda davası olup, bununla icra takibi sırasında sebepsiz olarak ödenmiş olduğu iddia edilen paranın geri verilmesi istenir.İstirdat davasının biri takip hukukuna, diğeri maddi hukuka ilişkin olmak üzere iki şartı vardır.İstirdat davası açılması için ilk şart, geri verilmesi istenen paranın icra takibi sırasında ödenmiş olmasıdır. İcra dairesine yapılmış olan ödemenin, borçlunun ödeme emrine itiraz etmemesi veya itiraz etmiş olmasına rağmen itirazın kesin olarak kaldırılmış olması nedeniyle kesinleşmiş olan icra takibi dolayısıyla, bu parayı gerek nakten, gerekse malların haczedilip satılması suretiyle cebri icra tehdidi altında ödemek zorunda kalmış olması gerekir.İstirdat davasının açılmasının ikinci şartı ise, maddi hukuk bakımından aslında borçlu olmadığı bir parayı cebri icra tehdidi altında ödemek zorunda kalmış olmasıdır. (İİK.m.72/VII) Burada BK.m.62’dekinin (TBK'nun 77) aksine, davacı (borçlu) yalnız borçlu olmadığı bir parayı ödemek zorunda kaldığını ispat etmekle yükümlü olup, bu parayı hataen, kendisini borçlu sanıp ödemiş olduğunu ispat etmek zorunda değildir.İstirdat davasının borç olmayan paranın tamamen ödendiği tarihten itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açılması gerekir. Dolayısıyla, borçlunun bu parayı doğrudan doğruya alacaklıya veya icra dairesine ödediği veya borçlunun haczedilen mallarının satılıp, bedelinin icra dairesine ödendiği tarihte, 1 yıllık istirdat davası açma süresi başlar. Paranın icra dairesince alacaklıya ödendiği an, 1 yıllık istirdat davası açma süresinin başlaması bakımından önemli değildir. Borcun ödenmesi takside bağlanmışsa, 1 yıllık dava açma süresi son taksidin ödendiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Kanunda öngörülen 1 yıllık süre, hak düşürücü süre olduğundan taraflarca ileri sürülmese bile, mahkemece re’sen göz önüne alınır.İcra İflas Kanununun 72.maddesinde öngörülen ve yukarıda özellikleri açıklanan istirdat davası, BK.m.61 (TBK'nun 77) ve devamı maddelerinde öngörülen istirdat davasının özel bir türü olup, bu nedenle kendine has özellikler taşır.Bu genel açıklamaların ışığında somut olaya bakıldığında; Davacı tarafından icra takibi neticesinde, davalının talep ettiği kira bedelini takibin kesinleşmesinden sonra icra dosyasına nakten ödenmiş olup iş bu dava da bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığından görülmekte olan davada istidat davası açma şartları mevcuttur. Bu durumda tahsil edilen kira bedelinin haklı olup olmadığının tartışılması gerekecektir. Davalı alacaklı icra takiplerinde taraflar arasında 05.07.2011 tarihli sözlü kira sözleşmesine istinaden aylık 1000,00 TL kira bedeli talep ettiğini iddia etmişse de, davalı borçlu kendisinin 10.01.2010 tarihli 300,00 TL bedelli önceki malik ile yapılan sözlü kira sözleşmesi ile kiracı olduğunu savunmuştur. Bu durumda öncelikle davalı alacaklı taraflar arasında 05.07.2011 tarihli şifahi kira sözleşmesi olduğunu ve kira bedelinin aylık 1000,00 TL olduğunu ispatlamakla yükümlüdür. Davacının kira bedelinin aylık 1000,00 TL olduğuna ilişkin bir ikrarı olmadığına göre, icra dosyasına davacı borçlunun talep edilen kira bedelini ödemesi, tarafların serbest iradeleri ile kira bedelinin aylık 1000,00 TL olarak kararlaştırıldığı şekilde yorumlanamayacağı gibi davalı kiraya verenin kira bedeline ilişkin ispat yükünün karşı tarafa geçmesi sonucu da doğurmaz. Davalı alacaklı taraflar arasında olduğunu iddia ettiği 05.07.2011 tarihli sözlü kira sözleşmesini ve bu sözleşmeye göre kira bedelinin davacının iddia ettiği gibi 300,00 TL değil, aylık 1000,00 TL olduğunu diğer yazılı deliller ile kanıtlayamamıştır. Ancak davalı cevap dilekçesinde “sair delil” demekle yemin deliline dayanmış sayılacağından, davalıya kira bedeline ilişkin olarak yemin teklif etme hakkı olduğu hatırlatılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 19.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.