Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 12636 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 10761 - Esas Yıl 2010
MAHKEMESİ : DEMRE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 10/06/2004NUMARASI : 2003/95-2004/165Taraflar arasında görülen davada;Davacı Hazine, 2863 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca çekişmeli taşınmazın tapusunun iptaliyle adına tescilini istemiştir. Davalı, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece davanın kabulüne ilişkin karar dairece onanmış ve karar düzeltme isteği de reddedilerek hüküm kesinleşmiş, Hazinenin tavzih isteği ise mahkemece kabul edilmiştir. Tavzih kararı davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. Dava, tavzih isteğine ilişkindir.Dosyanın incelenmesinden, Hazine tarafından davalı aleyhine açılan 2003/95 esas sayılı tapu iptali-tescil istekli davanın kabul edildiği ve derecattan geçerek kesinleştiği; Hazinenin 29.9.2009 tarihli tavzih dilekçesiyle dava konusu taşınmazın tapudaki miktarı ile hüküm altına alınan miktarı arasında farklılık bulunması nedeniyle kararın infaz edilemediğini ileri sürdüğü ve miktarların düzeltilmesini talep ettiği; mahkemenin, HUMK.'nun 456. maddesi uyarınca dilekçeyi karşı tarafa tebliğ gerekliliğini de yerine getirmeden isteği maddi hatanın düzeltilmesi gibi benimsediği ve dosya üzerinden yaptığı inceleme sonunda bilirkişinin ölçümünün yanlış olduğundan söz ederek “Maddi hatanın düzeltilmesi kararı” başlığı altında oluşturduğu karar ile 2003/95 esas sayılı davada hüküm altına alınan miktarları değiştirdiği, sonrasında da Hazinenin 29.9.2009 tarihli dilekçesi ile birlikte anılan kararı davalı tarafa tebliğ ettiği, davalının da bu karar aleyhine süresinde temyiz başvurusunda bulunduğu görülmektedir.Hemen belirtilmelidir ki, 29.9.2009 tarihli dilekçe içeriğinden, Hazinenin isteğinin maddi hatanın düzeltilmesine yönelik olmayıp tavzih isteğini kapsadığında kuşku yoktur. Diğer taraftan, HUMK.'nun 389. maddesi uyarınca mahkemelerce verilen kararlar, şüpheye yer vermeyecek şekilde uyuşmazlık konularını kapsar surette açık olmalıdır. Mahkeme kararlarının açık olmadığı, çelişik olduğu hallerde de aynı Yasa'nın 455-459. maddelerinde düzenlenen “Hükümlerin Tavzihi” (açıklanması) yoluna başvurulmaktadır. Hükümlerin tavzihi (açıklanması), ancak hükmün müphem olması, birbirine aykırı ve çelişik fıkralar ihtiva etmesi halinde gerçek anlamın ortaya çıkarılması için başvurulan yoldur. Bu yolla hakim, hükmün başka şekilde anlaşılmasını ve değişmesini önlemektedir. Tavzih ile hüküm fıkrasındaki müphem konu açıklanacağı gibi, birbirine aykırı fıkralar arasındaki aykırılık giderilebilir. Hatta hüküm fıkrası ile gerekçe arasında bir çelişme varsa bu çelişki de giderilebilir. Ne varki, tavzih yoluyla kesinleşmiş hüküm sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez. Somut olayda, ileri sürülen isteğin, bilirkişinin keşifte yaptığı ölçüm sonucu belirlediği miktarların değiştirilmesine yönelik olduğu ve hükmün değiştirilmesi sonucunu doğuracağından tavzih yoluyla karşılanmasına yasal olanak bulunmadığı gözetilerek reddedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile kabul edilip hükmü değiştirir biçimde karar verilmesi doğru değildir.Davalının, temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle, yerel mahkemenin “Maddi hatanın düzeltilmesi kararı” başlıklı tarihsiz kararının HUMK.'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.