Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 12635 - Karar Yıl 2010 / Esas No : 10817 - Esas Yıl 2010





MAHKEMESİ : ŞİŞLİ 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 13/04/2010NUMARASI : 2009/113-2010/157Taraflar arasında görülen davada;Davacı, 12 sayılı parselde çekişme konusu 17 numaralı daireye isabet eden payı 06.03.2003 tarihinde satın aldığını, davalıların bu yeri işgal ettiklerini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğinde bulunmuştur.Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, davalı E.. O..’nın haklı ve geçerli bir nedene dayanmayan elatmasının önlenmesine, davalı H.. H..’nun taşınmazı terk etmesi nedeniyle hakkında elatmanın önlenmesi yönünden hüküm kurulmasına yer olmadığına, 12.413.- TL. ecrimisilin davalılardan tahsiline karar verilmiştir.Karar, davalı E.. tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden, paylı mülkiyet üzere kayıtlı arsa vasfındaki 12 sayılı parsel üzerinde bodrum+zemin+4 normal kat+çatı arası katlı bina bulunduğu, taraflarla birlikte taşınmazın dava dışı birçok paydaşı olduğu ve binada kat mülkiyeti veya kat irtifakı tesis edilmediği anlaşılmaktadır.Davacı, taşınmazdaki payının çekişmeli 17 numaralı daireye isabet ettiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.Mahkemece, 2007/277 esas sayılı davadan da söz edilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.Ne varki, 2007/277 esas sayılı davada davalıların taraf sıfatı kazanmadıklarından bahisle haklarında hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verildiği, anılan davanın davalılar yönünden bağlayıcı sayılamayacağı; diğer taraftan eldeki dava bakımından da hükme yeterli bir soruşturma yapıldığını söyleyebilme olanağı bulunmadığı görülmektedir.Bilindiği üzere, paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki el atmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine el atmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa, açacağı el atmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu el atmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyoekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere yönelen aşırı akım ve nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle oluşan hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler kurulduğu bir gerçektir. M.K.'nun 706, B.K.'nun 213, T.K.'nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz ise de, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş ya da fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şüyuun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması "ahde vefa" kuralının yanında M.K.'nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde pekçok kimse zarar görecek, toplum düzeni ve barışı bozulacaktır. O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planı olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.'nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde hükme yeterli bir soruşturma yapılması, tüm paydaşların payına özgülenmiş birer bağımsız bölüm bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsizdir.Davalının, temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK.'nun 428. madesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.